19 Haziran 2012 Salı

Ballıkayalar'da Piknik

Günübirlik Ballıkayalar pikniği için yağmur beklentisi olan bir pazar günü yola çıktık. Mangal için gerekli teçhizat da hazırdı yiyecek-içecekler de... Ballıkayalar'a D-100 boyunca Gebze'ye gidecek şekilde gidiyorsunuz. Gebze'de yeşil tabelayla gösterilen otoyol tabelalarına aldanmadan devam ederseniz sağa doğru Ballıkayalar tabelasını göreceksiniz. Tavşanlı köyü tabelası da aynı işe yarar çünkü Ballıkayalar'a Tavşanlı küyünden geçip de gideceksiniz. Son ihtiyaçlarımızı da Tavşanlı köyünde tamamlayıp Ballıkayalar'a ulaşıyoruz.

Araba parkı için 12 TL ödüyoruz, onun dışında bir giriş parası istenmiyor (Nisan 2012). Dere suyunun biriktiği göletin kenarındaki bankların yarısını yandaki restoran işgal etmiş, kalan yarısı da piknikçilere ayrılmış. Yürüyüş yapmak istemeyenleri, yerleştiğimiz bankta eşyaların başında nöbetçi olarak dikip önce vadinin sağ tarafına yürüyüşe geçiyoruz. Ballıkayalar yürüyüşten ziyade kaya tırmanışı yapanların ilgi gösterdiği bir alan. Rotaların her birine de isim verilmiş. (Salkım söğüt, Zangoç, Kısa ama Sert, Ejder Pençesi vs.)

Dere biraz fazla gür aktığından biz de dere geçmeye uygun ayakkabı giymediğimizden yamaçları tırmanıyoruz. Manzara çok etkileyici. Vadi boyunca akan dere ve etraftaki dik yükseltileri uzun uzun izleyebilirim. Yeni açmış çiçekler de vadiyi güzel süslemiş. Sağ taraf kısa bir yerde bitiyor. Geri dönüp bu sefer göletin üstündeki köprüden karşıya geçip sol tarafta ilerliyoruz. Çalı çırpı arasındaki patikalardan geçip tırmanıyoruz. Bu tarafta daha fazla kaya tırmanıcısı var. Manzara yine çok güzel. Aslında arka taraftan patikaları takip edip vadinin ucuna gitme şansı da varmış ama hepimiz çok açız. Geri dönüp mangalı hazırlıyoruz. Bu arada gökyüzü kararıyor, yavaş yavaş masa üstündekileri kaçma pozisyonuna getiriyoruz. Yağmurla beraber de yandaki şemsiyenin altına kaçıyoruz. Yağmur, ardından dolu... Bardaktan boşanırcasına yağıyor. Hava durumuna bakıp yağmurluk almak iyi fikirmiş. Birazdan yağmur dinince kaldığımız yerden devam ediyoruz. Piknikçilerin çoğu da kaçmış zaten.


Haftasonları kalabalıklara teslim olan Ballıkayalar bugün daha boştu zaten, yağmurla beraber iyice çekiliyor kalabalıklar. Yeme içme faslını bitirince dönüş yoluna geçiyoruz. Havalar ısınsın da bir daha gidelim...

Fotoğraf Listesi:

1- Vadiye yukarıdan bakış
2- Yağmur sonrası 45 derece
3- Yağmurun sonlarını izlerken.

Önerilen Sayfalar:


İznik ve Yenişehir Uçmakdere'de Kamp ve Şarköy'e Kadar Uzanmak
İğneada'da İki Gün Çadır Kampı
Acarlar Longozu ve Maden Deresi'nde Kamp
Amasra - Betona Esir Olmadan Önce
Olympos çok bozdu abi!

8 Haziran 2012 Cuma

Roma'nın Mimari Şaheserleri

Floransa'dan 11:08 treniyle Roma'ya doğru yola çıkıyoruz. 2 gün Roma'dayız. Firenze SMN istasyonundan kalkan hızlı tren bazı yerlerde 250 km'yi bulan süratiyle 12:40'ta varıyor Roma Termini istasyonuna. 

Ulaşım:

Roma'nın ulaşım konusundaki en merkezi yeri Termini Tren Garı. Buradan hem şehir içindeki merkezi noktalara yürüyerek ya da metro ve otobüsle ulaşım imkanınız var hem de havaalanından buraya ulaşım çok kolay. Roma'ya sonraki gidişlerimde uçakla Fiumicino Havaalanına indim. Sonrasında Termini'ye iki ulaşım imkanı var: İlki Leonardo hızlı treni. Yaklaşık 30 - 35 dakikada Termini'ye varıyor bu tren. Fiyatı tek yön 14 €. Yok bu kadar para ödemek istemiyorsanız o zaman Terminal 3'ün önünden kalkan otobüslerle 6 €'ya Termini'ye ulaşabilirsiniz. Otobüsler köprünün altından kalkıyor ve hemen öncesinde de bilet gişeleri mevcut. Dönüşte yine Termini'nin yan tarafından havaalanına kalkıyor otobüsler; bu sefer biletleri otobüsünün girişinden alabilirsiniz. İnternetten saatli bilet alırsanız otobüse bineceğinizin garantisi yok haberiniz olsun. Önce gelen boş koltuğa oturuyor. Ulaşım trafiğin durumuna göre 30 dakikayla 50 dakika arasında sürüyor. 

Konaklama:

Otelimizi de Termini'ye yakın bir noktadan seçtik ki işimiz kolaylaşsın. Otele geçmeden önce Termini tren istasyonunda Tourist Information arıyoruz. Öyle bi yere saklamışlar ki bulmak çok zor. Kabaca tarif etmek gerekirse trenden inip yüzünüzü istasyona verince sol kanatta ama arkanızda kalacak. Siz yine de inince bi polis memuruna sorun derim, istasyonun iç kısmında aramayın boşuna. İnince Roma Pass'ı buradan aldık. Ne kadar müze gezmek istediğinize bağlı Roma Pass işinize yarayabilecek bir kart. Bir haftalık otobüs+metro 16€'muş. Roma Pass ise iki müze girişi + 3 gün sınırsız metro ve otobüs dahil 30€. Ayrıca bir tavsiyede bulunayım: Roma'ya giderken yanınızda yeterli miktarda Euro bulunmasına dikkat edin. Ben biraz da Dolar almıştım gerekirse değistiririm diye, Termini'deki Döviz bürosu %30'a yakın komisyonla değiştiriyor doları euro'ya. Aman diyeyim dikkatli olun... Elzemse gidin başka yerlere de sorun.

Otelimiz Hotel Marcantonio, Via Cavour üstünde Termini çıkışı sol tarafta. 5 katlı bi binanın her katı başka bi otel, bizimki 5. katta. Hızlı interneti, kahvaltısı, temiz odalarıyla iki gün iki kişilik oda için 100 € ödüyoruz otelimize. Resepsiyondakiler gayet ilgili ve güler yüzlü insanlar. Kahvaltı için bir salonları olmadığından sabah istediğiniz saatte kahvaltınız odanıza geliyor; yatakta kahvaltı zevki de gayet güzel.


Termini oteller konusunda çok fazla seçenek sunuyor. Bir sonraki gidişimde yine Termini'de bu sefer Miami Guesthouse'da kaldım. Ortak banyolu 2 kişilik odanın geceliği 40 Euro'ydu. Yeri itibariyle göçmenlerin bolca sokaklarda dolaştığı bir hostel burası ama güvenlik konusunda çok da sıkıntı hissetmedim. 

Gezilecek Yerler:

Önce yakınlarda bi şeyler atıştırıp ardından metroyla Vatikan'a doğru yola koyuluyoruz. Aslında o güzel kilise dışında Vatikan toprağı olan yerleri de görmek niyetindeyiz. Ancak saat akşama geliyor ve sadece o görkemli Saint Pietro Bazilikasını görme şansımız oluyor. Şimdiye kadar gördüğüm en görkemli kilisede miyim yoksa? Bütün tavanlar, duvar süslemeleri, zemin... Her yer çok etkileyici. Dini sanata olan hayranlığım katlanıyor bu kilisede. Ardından şehri yürüyerek dolaşmaya başlıyoruz. Saint Angelo Kalesi'nin önündeki heykellerle süslü köprüden Tevere Nehri'ni katedip sokak aralarından Piazzo Navona'ya gidiyoruz. Çok eğlenceli bir meydandayız... Etrafta cafeler, restoranlar, meydanın ortasında değişik kostümleriyle fotoğraf çektirenler, gösteri sunanlar...


Yolumuzdaki bir sonraki yer Pantheon. Neredeyse 2000 yıllık bu tapınağın görkemi Roma'ya iyice hayran bırakıyor bizi. Bu arada Pantheon'a yağmurlu bir günde girerseniz tepesindeki boşluktan içeri yağan yağmuru izleyebilirsiniz. Yürüdükçe karşımıza çıkan görkemli yapılar bir noktadan sonra yoruyor bizi. Roma'dan ayrılana kadar dinmiyor hayranlığımız.

Sant'Andrea della Valle kilisesine akşamüstü girdiğimizde camlardan sızan ışıkların aydınlattiği altın rengi kilise gözümüzü alıyor. Her seferinde başka bi güzellik karşımıza çıkıyor.


Vittorio Emanuele ll anıtına ulaştığımızda hava kararmaya başlıyor. Anıtı karşımıza alıp sağından Isola Tiberina Adası'na inmeye başlıyoruz. Tevere'deki bu şirin ada mart ayı akşam saatlerinde boşalmış meydanıyla kendine has hoş bir hüzün taşıyor. Geriye dönüp tarihi kısımların güneyinden Kolezyum'a ulaşıyoruz. Yarın yeniden geleceğiz ama gece karanlığında da büyüleyici bir yapı var karşımızda. Otelimize dönme vakti geldi. Roma Pass'ımızla metroya atlayıp geliyoruz Termini'ye.


Sabah erkenden odamıza gelen kahvaltıyla uyanıyoruz. Kahvaltı gayet güzel. Bu sefer Republica Meydanı üzerinden Fontana Tritone'a geçiyoruz ilk. Roma'nın çeşmeleri de çok güzel. Yolda gördüğümüz dört yolun dört köşesindeki çeşmeler de iyiydi. Ardından İspanyol Merdivenleri'ne ev sahipliği yapan Spagna Meydanı'na yürüyoruz. Aylardan Mart ama hava gayet güneşli. Çok uygun zamanda gelmişiz, ince kiyafetlerin üstüne biraz kalın kıyafetler giyip duruma göre fazlalığı çıkartıp dolaşıyoruz sokaklarda. Turist kalabalığı giriş kuyruğu yok. Rahatça görüyoruz her yeri. İspanyol Merdiveni fotoğraflarındaki kadar etkileyici değil. Ya da artık gözümüz doymaya başladı güzelliklere. Piazza del Popolo'ya kadar gidip meydanda ufak bir mola veriyoruz.  Bir sonraki hedefimiz meşhur Aşk Çeşmesi Fontana di Trevi. Via del Corso boyunca inerken sağdaki Traianus Sütunu çok hoş. Fontana di Trevi de öyle. Koca binanın bir cephesini kaplayan çeşmenin önündeki alan küçük ama çeşme çok etkileyici. Dilek paralarımızı atıp etraftaki cafelerde bir şeyler atıştiırıyoruz. Hamur işlerini özellikle de tatlı olanları İstanbul'da çok özleyeceğiz.

Sırada Kolezyum var. Roma Pass'ımızla VIP gibi geçiyoruz sırada bekleyenlerin yanından. Roma'da gördüğümüz tek kuyruk Kolezyum'da. Kolezyum'un zamanında nasıl bir yer olduğunu filmlerden/dizilerden bilmeyenler için içerideki çizimler faydalı olabilir. Hemen yandaki Roma Forum'un V. Emanuele tarafındaki girişini zorla bulup bu eski Roma şehri kalıntılarına geçiyoruz ardından. Bir kısmı gözümüzde canlansın diye restore edilmiş kalıntılar o dönemi canlandırması açısından ufuk açıcı. Ne yazik ki Palatini bölgesindeki kimi kısımları kapalı olduğu için ziyaret edemiyoruz. Yine de bahçeler, yollar aradan yıllar geçmesine rağmen üstüne otel yapılmaya çalışılmadan iyi korunmuş sayılır.

Artık günün sonu gelirken Piazza Porta San Giovanni'ye gidiyoruz Via San Giovanni in Laterano boyunca. Yine etkileyici bir kilise çıkıyor karşımıza. Artık yavaş yavaş akşam olurken acıkmış bir halde karşımızda Pastarito Pizzarito'yu görüyoruz. Roma'yla ilgili gezi bloglarında hakkında övücü sözler duyduğumuz bu mekanı biz çok baska yerlerde ararken birden San Giovanni kilisesinin arkasındaki meydandan aşağıya metroya doğru inerken yolun karşısında buluyoruz. Hemen dalıyoruz içeriye. Makarnaları enfes. Gerçi hiç duymamış olsam da Türkiye'de de şubeleri varmış İstanbul, Ankara ve İzmir'de... Roma'ya kadar gelemeyenler Türkiye'de de bulabilirler Pastarito Pizzarito'yu.

Leonardo Müzesi:

Roma'da bir kaç yerde Leonardo'nun hayatını anlatan, çizimlerinden yola çıkılarak yapılmış aletlerin sergilendiği müzeler mevcut. 2017 Ekiminde giriş 10 Euro'ydu kişi başı. Roma'da turistik yerlerin fiyatlarına sürekli zam yapıldığından siz gittiğinizde kaç olur belli olmaz. Özellikle çocuklar ve gençlerin daha ilgisini çekebilecek bir müzeydi bizim gezdiğimiz. Yani öyle çok da beklentiniz büyük olmasın derim. 

San Pietro in Vincoli Kilisesi:

Bu kilisenin önemi Michalengelo'nun yaptığı Musa heykeline ev sahipliği yapması. Bu boynuzlu (ya da ışınlı) heykel Freud'un da çok ilgisini çekmiş ve Musa ve Tek Tanrıcılık kitabını yayınlamadan önce bir çok kez bu kilisedeki heykelin karşısında oturup saatlerce bu heykeli izlemiş. 

Sabah erken kalkıp Termini'den 14€'ya aldığımız biletlerle Fiumicino Hava Limanı'na gidiyoruz. Bileti gazete gişelerinden alabilirsiniz. Yarim saatte bir 22 ve 52 geçelerde 24 numaralı reyondan kalkan Leonardo Express treniyle yarım saatte gidiyoruz hava limanına. Roma'daki mimari şahaserlerin tadı hala damağımızda...


Roma'nın Az Bilinen Yerleri:

Kolezyum, Vatikan, Panteon, Aşk Çeşmesi, İspanyol Merdivenleri... Bu popüler yerler dışında alternatif bir şeyler arayanlara neler var Roma'da?

Cestius Piramidi:

Roma'nın eski merkezinin sınırında 2000 yıllık bir piramit sizi bekliyor. Termini'den yürüyerek 45-50 dakikalık mesafedeki bu piramidin hemen yanında metro durağı da var. Roma İmparatorluğu Eski Mısır'ı ele geçirince Roma'da bir Mısır modası başlıyor. İşte o dönem Caius Cestius için yaptırılıyor bu 37 metre yüksekliğinde, tuğladan yapılıp dışı beyaz mermerle kaplanmış piramit. Şehrin surları inşa edilirken duvardan kazanmak için piramidi de surlara dahil etmişler. 16. yüzyılda şehirde ikinci bir piramit daha varmış, şimdiki Vatikan'ın oralarda. Halk bu iki piramidi Romus ve Romulus'un mezarları sanıyormuş. Diğer piramit Vatikan'daki inşaat işleri sırasında yıkılıp dışındaki mermer bazilika için kullanılmış. Cestius Piramidini şimdilerde ayın belli günlerinde önceden randevu alarak için ziyaret etmek mümkün. 

Princilla Yeraltı Mezarları: 

Via Salaria üzerinde girişi olan bu yeraltı mezarları 2. - 4. yüzyıllar arasında kullanılmış. Öncesinde taş ocağı olan bu yapı 3 katlı ve toplam uzunluğunun 22 km'yi bulduğu söyleniyor. Şimdilerde kısa bir kısmı rehberli olarak gezilebilen mezarlıkta günümüze ulaşan duvar resimleri de mevcut. 2.30'da İngilizce rehberli tur başlıyor.

Sen İgnazio Kilisesi (The Church of Saint Ignazio):

Roma kilise cenneti zaten ama bu kiliseyi diğerlerinden ayıran özelliği tavanındaki 3 boyutlu çizim. Kiliseyi yaparken süslü bir kubbe de yapmak istiyorlar ama paraları yetmiyor. Onlar da girişte sanki büyük bir kubbe varmış izlenimi verecek şekilde tavana 3 boyutlu bir resim çiziyorlar. Resmin tam altına gelince 3 boyut efekti yüzümde hafif bir tebessüm yarattı.

Santa Maria Della Concezione Mezarlığı: 

Kilisenin altında yer alan bu mezarlık Kapuçin rahiplerinin ölüme yaklaşımlarını görmek için ilginç bir imkan sunuyor. Benzerini Çekya'nın Brno şehrinde de gördüğüm bu mezarlarda duvarlar ve tavan kemiklerle süslenmiş durumda. Kuru kafalar, envai çeşit kemik ve bütün iskeletler size ölümü sorgulatıyor. 

Ne Yenir:

Aralık 2016'da Roma'ya ikinci gidişim tam bir lezzet şöleniydi. Yemek üzerine çok iyi araştırmalar yapmış arkadaşlarımla şehrin yemek mekanlarını ziyaret ettik. Bu arada mekanlara önceden rezervasyon yaptırmanızı şiddetle tavsiye ederim çünkü hem her saat açık değiller hem de çok dolular. En beğendiğimizden başlayıp sıralayayım bu mekanları ve neler yediklerimizi ve 2016 sonu itibariyle kimilerinin fiyatlarını:

1- Trattoria da Cesare

En beğendiğimiz restoran, turistik merkezden uzakta, neredeyse içerisi tamamen İtalyan dolu bu sade Trattoria oldu. Via del Casaletto 45 numaradaki bu restoran iki numaradaki Felice'yle kıyaslandığında fiyat olarak da daha uygundu. 

Yemekler: 
- Cacio e Pepe (Kaçço pepe diye okuyabilirsiniz) çok lezzetliydi. Dünyada en iyi Cacio e Pepe yaptığı söylenen Felice'deki kadar lezzetliydi diyebilirim. (7 €)
- Kızarmış Gnocchi (Gnocchi Fritti) önden atıştırmalık olarak geliyor ama özellikle kremalı sosuyla bir lezzet şöleni sundu hepimize. (9€)
- Ispanaklı Ravioli (Ravioli Pomodoro): Makarnalar arasında en az beğendiğim buydu lakin yine de kötü dersem ayıp etmiş olurum. (12€)
- Trippa alla Romana (İşkembe): Et yiyenler için mekanda en sevilen yemek buydu. İşkembeyi sadece çorbada yemeye alışkın biriyseniz bunu denemelisiniz. Beğenilince ikincisi de sipariş edildi. Daha sonra başka mekanlarda da sipariş etmemize rağmen buradaki kadar lezzetli gelmedi hiç biri. (11€)

Tatlılar:
- Tiramisu: İdare eder. Daha iyisini Felice'de yedik. (6€)
- Creme Caramel: Ben ki krem karamel düşkünü olmayan biriyimdir, ben bile beğendim. (7€)
- Millefoglie: Gecenin favori tatlısı buydu. Milföy hamuru ve kremayla yapılan enfes bir tatlıydı. (7€)

İçkiler:
- Ev yapımı şarapları enfes. Yarım litre beyaz şarap 4 €'ya geliyor.

2- Da Felice:
Şehir merkezine daha yakın bu restoranın konumunu Piramide yürüme mesafesinde olarak aklınızda tutabilirsiniz. New York Times'ın ana sayfasından tanıttığı restorandan dünyanın en iyi Cacio e Pepe'sini yapan yer olarak bahsediliyor. Fiyatı diğerlerinden yüksek. 

- Cacio e Pepe: Alt tarafı makarna ve peynir, ne kadar farklı olabilir ki? Da Felice size bu sözünüzü yalatır baştan söyleyeyim.  O ne nefis bir tattır öyle. Bir çok yerde yedik ama bu kadar lezzetlisini görmedim. Ayrıca hazırlanması da bir görsel şölen: Masanızda özenle karıştırılıp servis ediliyor. 
- Spagetti with Clams (Midyeli Spagetti): Sosu lezzetli. Yiyenler pişman olmadı ama orta karar buldular.
- Roast Lamp with Potatoes (Patatesli kuzu eti): Et beğenildi. 
- Kapris Salata: Aslında menüde yok ama ben isteyince hazırladılar. Taze mozzarellalarla enfesti. 
- Tiramisu: İşte gezi boyunca yediğimiz en güzel tatlı. Alıştığınız tiramisunun dışında bir lezzet ama böylesine güzelini yemedim. Zaten New York Times da Cacio e Pepe'yle beraber Tiramisusunu çok övmüş, dedikleri kadar var.

3 - Da Francesco: Şehrin tam merkezinde yer alan bir pizzacı. Öğlen 12-15.30 akşam 19-24.30 arası açık. Özellikle pizzaları çok lezzetli ama makarnalarını da beğendik. Margaritha Pizzasının (8€) tek rakibi Napoli'deki Di Matteo olabilir anca. Trüf Mantarlı Pizza'sı da (16€) fena değil ama bir Margaritha Pizza değil ne yazık ki. Tatlı olaraksa tavsiyem Zabaione Con Uova Di Parisi. Bu yumurtayla yapılan tatlının içinde çilek de var ve böyle şahane bir tatlıyı çok az yerde yediğimi söyleyebilirim. Genel olarak Da Francesco'nun fiyatları diğerlerine kıyasla orta karardı. 

4- Ristorante Archimede: Da Francesco'ya bir kaç yüz metre mesafede merkezi bir restoran. 

Yemekler:
- Tonnarelli Cacio: Bu da yine lezzetli bir Cacio e Pepe'ydi. (12€)
- Melanzane alla Parmagiana: Patlıcan ve Peynir. Gecenin en başarılılarından biriydi (10€)
- Tagliata Filetto: Biftekli salata. Et severler beğendi (22€)

İçki:
- Kırmızı ev şarabı lezzetliydi (10€)

Tatlılar:
- Tiramisu, Panna Cotta (çilek sosluydu) ve krem karamel. Üçü de iyiydi. (Tanesi 6 €)

5- La Gallina Bianca: Termini'ye yakın bu pizzacının pizzaları fena değil ama bir Da Francesco değil tabii ki.

6- Roscioli: Şehir merkezinde ve yan yana 3-4 şubesi olan bir mekan. Kafesi, şarküterisi, pastanesi ve restoranı var. Çok dolu bir mekan ve fiyatları diğerlerinden yüksek, Da Felice ayarında. 

Yemekler:
- Capanata Della Tradizione Siciliana: Sosta pişmiş patlıcan, üstünde roka. Çok az servis ediliyor ama lezzetli (13 €)
- Hamburger di Mozzarella: Ekmek, mozzarella peyniri ve domuz salamıyla yapılan hamburger. Yanında pesto sos, domates ve balzamik sirke. (14 €)
- Cacio e Pepe: Her yerde olduğu gibi burada da yedik ve beğendik.

İçki:
- Mekanın geniş bir şarap menüsü var. Biz tercihimizi Montepulciano d'Abruzzo'dan yana kullandık. Kıvamlı ve lezzetli bir şaraptı (20€)

7- La Focaccia: Da Francesco'da yer bulamadığımızda yakınlarda bu pizzacıyı bulduk. Pizzaları Da Francesco'nunkiler kadar olmasa da lezzetli ama fiyatları daha ucuz. Lezzet/fiyat performansı iyi.

8- Bonci Pizzerium: Vatikan'ın arkasında bir pizzacı. Gidenler beğeniyor ama bana pek hitap etmedi bu geniş tepsilerde pişen kalın hamurlu pizza. Ayaküstü atıştırmalık bir mekan. 

9 - Ristorante Matricianella: Gittiklerimiz arasında en az burayı beğendik. Kızarmış ricotta ve mozzarella önden atıştırmalık olarak lezzetliydi; lokmanın içine peynirlerim koyup kızartmışlar. Parmaklarımı yemedim ama güzeldi. İşkembeyi burada da sipariş ettik ama yiyenler hiç memnun kalmadı. Şarap menüsü Altın Rehber gibi. Biz seçimimizi Castello Dei Rampolla 2013 Chiantş Classico'dan yana kullandık. İçimden sonra ağızda hoş bir tat bıraksa da orta karardı diyebilirim. Tatlılar arasında en güzeli Limon Sorbe'ydi. Biraz ekşi olsa da güzeldi. Tiramisu ve krem karamel kötüydü. 

Öneriler: İtalya'ya gidecekler buralara da baksın

- Napoli Torino'da Bir Haftasonu
Bologna'da Porticolar altında bir gezi
- Floransa
- Çarşılı köprüler - Irgandı, Rialto ve Vecchio 
- Venedik'te Bir Gün
- Günübirlik Milano
- Pisa
Siena, San Gimignano ve Palio Yarışı

Fotoğraf Listesi:

1- Vatikan
2- Altın Rengi iç süslemeleriyle Sant'Andrea della Valle Kilisesi'nin tavanı
3- Kolezyum
4- Fontana di Trevi
5- İspanyol Merdiveni

dinceryazici79@gmail.com