6 Haziran 2013 Perşembe

Singapur'da İki Gün

Şubat ayında 10 buçuk saat süren bir uçak yolculuğuyla indik Singapur Changi Havaalanı'na. 6 saat saat farkı yüzünden indiğimizde bizim bedenimiz sabah 10:30'u gösterirken Singapur'da akşamüstü 16:30 yaşanıyordu. Gayet büyük bir havaalanı burası.Singapur'dan sonra Bali'ye gideceğiz ve dönüşte Singapur'da beklememiz olacak, o zaman burayı rahat rahat keşfederiz. 

Havaalanından şehir merkezine gitmeden önce Tourist Information'a uğrayıp harita ve bir kaç bilgi alıyoruz. Havaalanında döviz değiştirme oranları çok iyi olmadığından az miktarda döviz değiştiriyoruz. Şubat 2013 itibariyle 1 S$ 1,42 TL yapıyor.

Şehre ulaşım için önce havaalanındaki trenle Terminal 2'ye gidiliyor. Oradan da önce makinadan bilet alıp ardından Tanah Menah istasyonuna gidip burada tren değiştiriyoruz. Otelimiz "Bencoolen Hotel 81". Singapur'da her yerde Hotel 81 var o yüzden yolda gördüğümüz ilk Hotel 81'e girme hatamızdan sonra doğru otelimizi bulup yerleşiyoruz. 3 gece 2 kişi kahvaltı hariç 360 S$. Otelimiz gayet merkezi çok basit bir otel. 

İlk gecemizde dünyanın sayılı kulüpleri arasında gösterilen Zouk'a gitmeye karar veriyoruz. Günlerden çarşamba... Bu da demek ki Zouk'ta Ladies Night var, kadınlara giriş ücretsiz, erkeklere de 25 S$ iki içki de dahil. Aslında çarşamba gecesi Zouk'ta Mambo Night oluyor diye özellikle gidiyoruz. Singapurlu arkadaşımdan daha önce ününü pek çok kez duyduğum Mambo Night'ta aynı figürlerle dans eden insanlar çok ilginç gelmişti bana. Ama nedense artık Mambo Night yapılmıyormuş. Mekanın genç kızlar ve oğlanlarla dolu olduğunu da belirteyim... 

Sabah erken kalkmak adına Türkiye saatiyle 8:30-9 gibi yatıyoruz. Sabah da makul bir saatte kalkıp kahvaltı için Yakun Kaya Toast'çusunun Cathay Alışveriş Merkezi'ndeki şubesine gidiyoruz. Geleneksel Singapur kahvaltısı böyle bir şey oluyormuş: Şekerli tereyağlı tost, az pişmiş yumurta ve kopi (kahve - içine kendileri şeker koyuyorlar hazırlıklı olun). Benim gibi, tuzlu kahvaltı yapmaya alışkınsanız ilk başta yadırgayabilirsiniz.

Hazır Orchard Road'un başına gelmişken başlıyoruz Singapur'un bu en meşhur alışveriş caddesini gezmeye. Dünyanın hemen tüm ünlü markalarının bir kaç tane mağazası var bu caddede lakin fiyatlar hiç de ucuz değil. Arada "3 tanesi 10 S$" mağazaları da var. Çin malı ucuz ürünler satılıyor buralarda. 

Orchard Road gezimizin sonlarında yağmur bastırıyor. Çin mahallesine yürümeyip metroyla gidiyoruz ıslanmamak için. Singapur'da bir bölgeden başka bir bölgeye geçerken insan profili hemen değişiyor. Çin mahallesinde yazılar Çin alfabesine dönüyor, İngilizce soru sorduğumda çok az cevap alabiliyorum, Orchard Road'daki o tertemiz sokaklar yerini çok daha pis yerlere bırakıyor... Alışveriş merkezlerinde geziyoruz önce. O lüks markaların hemen hiç biri yok. Karnımız acıkmaya başladı ve benim Çin yemeklerine yumulasım var. Önce ördek rosto yiyorum. Fiyatlar makul ama lezzetli şeyler gelmiyor tabaklarımıza. O pilav neyin nesi öyle? Neyse ki derisini ayıklayınca ördek yeniyor. Bu arada vitrinlerde kafasıyla bütün halde asılı duran kızarmış ördekler de işimizi çok zorlaştırıyor... Neyse, tabaklarımızdakilerin çoğunu yiyip yan tarafa geçiyoruz. Buraya kadar gelmişken kurbağa yemek niyetindeyim. Yine kötü bir pilavla servis ediliyor 5 S$ ödediğim "Dried Frog bla bla" isimli yemeğim. Kurbağa eti tavuk etine benziyor. Tadı gayet lezzetli. Sanırım bacaklarıydı yediğim kısım. Frog Porridge isimli çorbamsı kurbağa yemeğine cesaret edemedim ama. Benimkisi böyle sosuyla falan gayet lezzetliydi. Yine olsa yenir, öyle bir şey yani. Bu arada yanında içtiğim 2S$'na satılan taze Dragon Fruit meyve suyu da güzeldi. 

Saçaklardan geçerek etraftaki tapınakları ziyaret etme vakti artık.  Önce bir Budist tapınağı buluyoruz. Yine etkileyici bir mimari, etrafta tütsüler yanıyor, içeride tek bir sesten dua okuyup ibadet eden insanlar, sarı kumaşlara sarılı Budistler... Ardından Çin tapınağı buluyoruz bir tane. İçeriye ayakkabılarla girilmediğinden sadece dışında dolaşıyoruz. Çin mahallesi çok hoşuma gitti. Çin'i ziyaret etmemiş biri olarak etkilendiğimi söyleyebilirim.

Chinetown'ı geride bırakıp metroyla Little India'ya geçiyoruz. Bu sefer herkes bir anda Hintliye dönüşüyor. Yemekler değişiyor, kokular, satılan ürünler değişiyor... Mustafa Center isimli mekan kocaman bir market. Giriş katı elektronik, kişisel bakım ve aksesuar üstüneyken alt kat kıyafet, üst kat da yiyecek ürünlerin satıldığı yerlerden oluşuyor. Pek bir şey yok gerçi içeride, dolaşıp çıkıyoruz... 

Dönüşte artık yağmur iyice azalmış durumda. Yürüye yürüye otelimize dönerken bir Thai restoranında Pad Thai yiyoruz. Ardından gezimiz sırasında aldıklarımızı otele bırakıp yeniden yollara vuruyoruz kendimizi. Sırada Marina Square ve Raffles Hotel var. Marina Square alışveriş merkezinin yemek katının manzarası hiç fena değil... Gayet pahalı mağazaları dolaşıp Raffles Hotel'in barına geçiyoruz. Bu tarihi otelin barı kolonyel dönem otellerini hatırlatıyor... Doğuyu ziyarete gelmiş batılılar hem tavandan sarkan pervaneler hem de Singapore Sling'leriyle serinlerken bir yandan da maceradan maceraya koşuyorlar...  Karşımızda oturan Amerikalı gerçekten sarhoş mu yoksa sarhoş taklidi mi yapıyor? Şu cep saatine bakan adam kimi bekliyor acaba? Peki ya çekik gözlü garson bizi mi dinliyor karşıdaki Amerikalıyı mı gözlüyor? Bu turistik otel hem atmosferi hem de tatlı Singapore Slingleriyle çarptı beni. Bu arada tanesine 30 S$ ödediğimizi de belirteyim. 

Gece geç olmadan yatıp sabah yine erken kalkıyoruz. Bu sefer otelimize yakın, 24 saat açık olan Kopitiam'da kahvaltımızı yapıp yürüyerek Singapore Flyer'a gidiyoruz. Şansımıza yağmur yok ve hava açık. Kişi başı 33 S$ ödeyip biniyoruz bu, dünyanın en büyük dönme dolaplarından birine. Ne güzel gözüküyor Singapur buradan... Bir tur yarım saat sürüyor. Bolca fotoğraf çekiyoruz yukarıdan. Şehrin Marina kısmında gezmeye çok fazla vaktimiz olmadı ne yazık ki. Ama bugün de vaktimiz olmayacak gibi çünkü son gün için tercihimizi Universal Studios'tan yana kullanıyoruz. Yakınlardaki Promenade istasyonundan turuncu hatta binip yaklaşık 45 dakikada tüm şehri dolaşıp Harbour Front istasyonuna varıyoruz. Yürüsek de neredeyse bu kadar sürerdi. İnmemizle Vivo City Alışveriş Merkezi'nin içinde buluyoruz kendimizi. Üçüncü kattaki bilet gişeleri Universal Studios biletleri hariç her bileti satıyorlar. Bir tek Sentosa Express bileti alıyoruz 3,5 S$'na ve bir durak sonra iniyoruz. Sentosa Adası bir dolu eğlenceli aktiviteyi içinde barındıran bir park. Özellikle çocuklu aileler ve gençler için 2 günü bu adaya ayırmak iyi bir fikir olabilir. Adadaki plajda denize girmek de mümkün. Ama bizim hedefimizde bir tek Universal Studios var. Daha önce hiç bir tema parkına gitmediğim için buradaki roller coster'lar, 5 boyutlu sinemaların biraz daha gelişmiş halleri hoşuma gidiyor. Kişi başı 70 S$ biletler. İlk baştaki Hollywood ve New York kısımlarında çok fazla vakit geçirmeden (bir tek Steven Spielberg'ün film efektleriyle ilgili New York'ta fırtına kısmını ziyaret ettik) ilk olarak Ancient Egypt kısmına gidiyoruz. Buradaki roller coster en basitlerinden. Sonra Lost World kısmında botta ıslanıp Far Far Away kısmında (daha çok küçük çocuklara yönelik) Shrek'in 3 boyutlu maceralarını izleyip Sci-Fi kısmına geçiyoruz. Burada iki roller coster var, biri Human diğeri Cyclon. Cyclon bana çok daha eğlenceli geldi. Human'dan bi gömlek üstün diyebilirim. Yağmur yeniden başlayıp şimşekler çakınca özellikle açıktaki aletler bir süre ara veriyor ama kısa süre sonra yeniden açılıyor. En son Transformers'ın 3 boyutlu filmini hareketli aracın içinde izleyip final yapıyoruz. 10'da açılıp 7'de kapanan Universal Studios bizim için bitti sayılır. Karnımız da acıktı. Viva City'ye geri dönüp bir şeyler yiyoruz. Üzerine tatlı olarak Pandan Cake'i deniyorum. Yeşil renk, yumuşacık bir kek ama yavan geliyor biraz. Artık dönme vakti. Metroya biniyoruz yine. Metroya binmek için aldığınız bileti inerken okutmayı sakın unutmayın yoksa çıkamazsınız. Bu arada Singapur'da çok katı kurallar uygulandığını duymuşsunuzdur. Mesela metroda ya da metroya giden kısımlarda bir şeyler yiyip içmek (su dahil) yasak. Buzdolabı magnetlerinin üzerinde bile ülkedeki garip cezalar yazılı. Bu arada bilet makinaları 10 S$ kabul etmiyor, benim gibi boşuna debelenmeyin. 
Sabah erken kalkıp yeniden yollara düşüyoruz. İki günlük Singapur gezimizin ardından Bali'ye geçeceğiz. Metro sabah 6 gibi başlıyor neyse ki. Tanah Melah'ta aktarma yapıp ulaşıyoruz Changi Havalimanına. 

Singapur'da bir kaç günümüz daha olsaydı keşke ve biraz daha güzel bir havada gelmiş olsaydık buraya. O zaman Sandosa Adasında bir gün daha geçirir, dünyanın en büyük hayvanat bahçelerinden biri olan Singapore Zoe'yu gezer, botanik bahçesini, Singapore Flyer'dan görme şansı bulduğumuz ağzından su fışkırtan Merlion'u ve Gardens by the Bay'i ziyaret ederdim. Gece hayatında daha fazla zaman geçirir, Çin Mahallesi'nde geceleri düzenlenen Red Light District turuna katılırdım... Maxwell House'da deniz mahsulleri yerdim, Malezya mutfağı örneklerini biraz daha test ederdim. Velhasılı kelam daha yapacak bir çok şey var Singapur'da. Bir dahaki doğu gezimi yine Singapur üzerinden yapayım en iyisi.

dinceryazici79@gmail.com

Fotoğraf Listesi:

1- Singapur'daki yasaklar
2- Sigapore Flyer'dan, tepesinde o meşhur havuz olan Marina Sand Bay Hotel manzarası
3- Çin Mahallesi'ndeki ördekler
4- Çin Mahallesi
5- Universal Studios'un girişi.

Önerilen Sayfalar:

Bali'de Egzotik Tatil
Singapur'da İki Gün
Phuket Gezisi

1 yorum:

  1. Singapur merak ettiğim ama hala gidemediğim bir yer. Şuan Köln'de geziyorum çok kısa zaman sonra Singapur gezime başlayacağım. Burada yazdığın güzel bilgileri dikkate alacağım. Burada çok kısa zaman sonra Singapur gezi notlarımı yayınlayacağım. Teşekkürler.

    YanıtlaSil