2 Aralık 2016 Cuma

İzlanda

Daha önce İzlanda'ya gitmiş bir arkadaşım "Dünyanın 10 milyon önceki halini görmeye hazır ol" demişti İzlanda için. Alıştığınız coğrafyanın dışında bir ülke görmek isterseniz her türlü zorluğa rağmen İzlanda'ya gidin, pişman olmayacaksınız. 2016 yılında yaz ve kış olmak üzere iki kez İzlanda'yı ziyaret ettim. Bu iki geziden yola çıkıp ne var ne yok anlatayım biraz:

Ulaşım:

İzlanda'ya Icelandair ve Wow gibi ülkenin havayollarıyla ulaşabilirsiniz; Wow ucuz bilet satan havayolu ama kabin bagajı için bile ekstra para istiyor. Türk Hava Yolları uçmuyor henüz o yüzden Avrupa'dan aktarma yapmanız gerekiyor. En çok aktarma İzlanda'nın 1944'te bağımsızlığını ilan ettiği Danimarka'nın başkenti Kopenhag ve diğer İskandinav şehirlerinden ama Almanya ve Hollanda'dan da uçuşlar var. Air Berlin haftada bir kaç sefer uygun fiyatlı bilet sunuyor Almanya'dan, ben kışın Berlin'den Air Berlin'le geldim. Unutmamanız gereken şey uluslararası uçuşlar Keflavik Havaalanına yapılıyor, Reykjavik değil. Havaalanında indiğinizde Reykjavik Excursions'ın otobüsleri Reykjavik merkeze yaklaşık 45 dakikada ulaşım sağlıyor. İzlanda'yı gezmek için araba kiralamak en mantıklı yollardan biri ama turlarla da gezebilirsiniz.

Pahalılık:

İzlanda'yla ilgili biraz araştırma yaparsanız ülkenin ne kadar pahalı olduğunu duyacaksınız. Kuzey Avrupa ülkeleri pahalıdır, küçük ada ülkeleri pahalıdır; Kuzey Avrupa'daki küçük ada ülkesi İzlanda gördüklerim arasında en pahalısıydı diyebilirim.

Kasım 2016'da parite 120 İzlanda Kronu = 1 € şeklindeydi. Burdan TL çevrimini yapabilirsiniz.

Pahalılığın en önemli sebebi ülkede bir çok şeyin ithal ediliyor olmasıysa diğer bir sebebi de turizmin coşmuş olması. Mesela markette 1 kilo ıspanak 75 TL'ydi. Ya da herhangi bir mekanda bir bira içeceğinizde 30 lira çok normal bir fiyat. Günlük turlar 100 - 200 Euro civarı. Konaklama derseniz yazın 10 kişilik hostelde ranzada yatmayı göze alırsanız en ucuzu 50 €'dan başlıyor ki 100 €'ya ranzada yatmanız da gayet normal bir durum. Diğer fiyatları da burdan tahmin edin artık.

Alışveriş için Bonus marketlerini bulmaya çalışın; en uygun fiyatlı ürünler orada. Kışın 11'de açılıyormuş haberiniz olsun.

Bir kaç ürünün de fiyatını yazayım (fiyatlar kişi başıdır). Balina gözlem turu 9900 kron. Golden Circle turu 10500 kron. Jökursarlon turu 18900 kron. Havaalanından Reykjavik'e gidiş dönüş 4000 kron. Kuzey Işıkları turu 6400 kron. Blue Lagoon git gel 4200 kron. Blue Lagoon Premium giriş 80 Euro. Turlarda basit bir sandviç 1200 kron civarı. (Biz turlar için Bonus'tan alışveriş yapıp evde hazırladığımız sandviçleri yanımızda götürdük.) Herhangi bir mekanda 33'lük bira ya da bir kadeh şarap 1000 - 1500 kron.

Ayrıca alkol de pahalı olduğundan ya yanınızda getirin ya da duty free'den alışveriş yapın derim.

Alışveriş: 

İzlanda'dan alabileceğiniz hediyelik eşyalar arasında bence en güzeli lopapeysa. İzlandalı kazağı diyebileceğimiz Lopapeysa'dan ben aldım mı? Hayır. 250 Euro civarı fiyatı bana çok pahalı geldi çünkü, ama güzel bir kazak. İzlanda'nın pahalı olduğunu anlattım ya mesela buzdolabı magneti 8-9 Euro civarı, tişört yaklaşık 30 euro. 

Konaklama:

Biz tercihimizi şehir merkezindeki evlerden yana kullandık. Airbnb'den kiraladığımız ev 2 odalı ve tam merkezdeydi. Geceliği 150 €'ydu ve bölgedeki evlerin önemli bir kısmı doluydu. 3-4 kişi kalınacaksa Airbnb evleri en uygun seçenek gibi görünüyor; çiftler için de makul evler bulunabilir.

Gece hayatı için Laugavegur Caddesi'ni şehrin merkezi kabul edebilirsiniz. Özellikle haftasonu 12'den sonra önünde kuyruk olan mekanlar hep bu caddede ya da caddeyi kesen yan sokaklarda. American Bar mesela yaş ortalaması 20-25 civarı olan bir mekan. Girişte bir tek yaş kontrolü yapılıyor onun dışında bir problem görmedim.

Hallgrimskirkja da merkezdeki meşhur kilise. Laugavegur'a yürüme mesafesinde olan bu kilise etrafındaki yerler de gayet merkezi yerler.

TURLAR:

Golden Circle Turu:

Bu tur Reykjavik etrafında bir günde bir çok yeri görmenizi sağlayan tur. Biz bu turu aynı zamanda İzlanda'da yaşayan ve turlar düzenleyen dostum Çağlar'la yaptık. Reykjavik'ten başlayıp yine Reykjavik'te biten ve yaklaşık 300 km. yol yapılan bu tur boyunca önce Thingvellir ziyaret ediliyor. Th için başka bir harf var İzlandacada o yüzden şaşırmayın farklı bir isim görünce. Burası 1000 sene önce dünyadaki ilk parlamentonun toplandığı yer olması dışında 1944'te savaş sonrası İzlanda'nın Danimarka'dan bağımsızlığını ilan ettiği anlaşmanın da imzalandığı yer. 930'da İzlanda'da yaşayan Vikinglerin temsilcileri burada bir araya gelip kanunları belirlermiş. Bir çok önemli olay da burada kararlaştırılmış, mesela M.S. 1000'de İzlanda'nın Hristiyanlığı kabul edişi gibi. (Kısa bir tarih notu daha: Odin ve Thor gibi eski Tanrılara tapanlar bu tarihten sonra da bir süre varlıklarını devam ettirmişler ama sonra onlar da Hristiyan olmuş.) Şimdilerde bu parlamentodan herhangi bir kalıntı yok ortada ama bu tarihi dışında da doğal yapısıyla ilgi çeken bir yer Thingvellir. Amerika kıtasıyla Avrupa kıtası teknotik tabakalarının her sene 2 santim ayrıldığı yer tam buradan geçiyor. İzlanda adasının ortaya çıkışı başlı başına bu harekete bağlı gerçekleşmiş. Bundan 16-18 milyon yıl önce iki kıta tabanı ayrılırken patlayan yanardağ koskoca adayı oluşturmuş. Şimdilerde zaman içinde oluşmuş yarığın ilerleyişi de görülebiliyor; bir zamanlar yürüyüş yolu olan kısım ufak bir çöküşle anlaşılıyor ki altı boş bir yola dönüşmüş. Bugün bu kısım boyunca ahşap yürüyüş yolu yapılmış durumda. Ayrıca dereleri, gölleri ve şelaleleri ile de burada vakit geçirmek isteyenler için hoş bir ortamı olduğunu belirteyim. Dalış yapmak, şnorkelle yüzmek bile mümkün soğuğa dayanıklı bünyeler için.

Normalde turların uğramadığı yan taraftaki kamp yerine de götürüyor Çağlar bizi. Çadır kurulabilen bu kısım balık tutmak ya da doğada keyif çatmak isteyenler için ideal bir yer (geceliği çadır başına 10 €, ödeme akşamları dolaşan izcilere yapılıyormuş).

Bir sonraki ziyaret edeceğimiz doğa harikası Avrupa'nın debisi en büyük şelalesi Gullfoss (Altın Şelale diye çevirebilirsiniz). İzlanda'yla ilgili ilginç bir durumu anlatıyor Çağlar bize: Bu büyük şelalenin bir sahibi var. Zamanında etrafı çevrelediği yeri sahiplenen insanoğlu birazdan gideceğimiz volkanik krater gölünü ve gayzerin olduğu alanı da sahiplenmiş. İçlerinde bir tek volkanik göle girişte bilet kesiliyor olsa da böylesine önemli doğa harikalarının özel mülk olması ilginç geldi bana. Yine de el değmemiş bir ortamı var Gullfoss'un.

Sırada Geysir denilen bölge var. Bu kısım gayzeriyle meşhur ve hatta gayzer kelimesi bu bölgeden, önce İngilizceye oradan da Türkçeye geçmiş. Gökyüzüne sıcak su fışkırtan bu kuyulardan gayzere ismini veren Geysir ne yazık ki şimdilerde su fışkırtmıyor. Zamanında içine sabun tozu dökülünce daha hızlı ve fazla fışkırdığı keşfedilmiş, bu işlem aşırı yapılınca da gayzer tıkanmış diyorlar. Yine de Geysir gibi 70-80 metreye ulaşamasa da yan taraftaki Strokkur kuyusu her 4-6 dakikada bir yaklaşık 10 - 15 metreye su püskürtüyor.

Normalde Golden Circle turu bu kadar ama Çağlar bizi yakınlardaki volkanik krater gölüne de götürüyor. Özel mülkiyete ait olduğu için bilet alıp giriyoruz kraterin etrafında tur atmaya. Yeraltı sularıyla beslenen gölün derinliği 50 metreyi buluyormuş.

Güney İzlanda Gezisi:

İzlanda'nın en kolay gezilecek kısmı güney kıyıları. Reykjavik'ten başlayıp sahil boyunca doğuya devam eden hattı takip ederseniz, Golden Circle'da bahsettiklerimiz dışında öncelikli en batıda Keflavik'in tam altında Blue Lagoon'u görebilirsiniz. Biz Blue Lagoon'u yazın ziyaret etmeyip kışa bıraktık çünkü randevular hep dolmuştu. Bir kaç gün öncesinden bilet almak önemli yani.

Doğuya doğru devam ettikçe karşınıza iki tane şelale çıkacak (başkaları da çıkacak ama bu ikisini mutlaka görün). İlkinin özelliği arkasından geçilebilir olması: Seljalandsfoss. Biraz ıslanıyorsunuz lakin görülmeye değer. Diğeri çok daha gür akan bir şelale: Skogafoss. Onun da yanındaki merdivenlerden üst kısmına çıkabilir ve oradan manzaranın tadını çıkarabilirsiniz.

Buzul görmek isteyenler Solheimajökull Buzulunu ziyaret edebilirler. Her yıl küresel ısınma nedeniyle 50 metre çekilen bu buzulda isteyenler yürüyüş de yapabilirler ama ekipman şart.

Vik kasabası özellikle kaya şekilleriyle dikkat çekiyor. Denizin ortasındaki kayaların şekli hayal gücünüzü zorluyor ama siyah kumdan oluşan sahilin diğer tarafındaki kaya oluşumları gayet başarılı. Game of Thrones'un çekildiği yerlerden biri burasıymış. Ayrıca o sütunlu yapının üzerinde kısa kanatlı Puffin kuşlarını da görebilirsiniz.

Skogar Halk Müzesi'ni tur götürmese muhtemelen gezmezdim. Eski eşyaların sergilendiği ama etrafta doğru düzgün bilgilendirici notların olmadığı bir müze burası.

Skaftafell Milli Parkı İzlanda'da en beğendiğim yerlerden biri oldu. Bu parkın en meşhur yeri Svattifoss şelalesine ulaşmak için yaklaşık 2 km. yol yürümeniz gerekiyor. Yeşillikler arasında yapılan ve bir iki ufak şelalenin yanından geçilen bu yürüyüş sonrası karşınıza enfes bir şelale çıkıyor. Sıra sıra sütunların dizilmesiyle oluşan kaya parçasının üzerinden akan bu şelale İzlanda'da gördüğüm en güzel şelaleydi. Şehrin merkezine yapılan Hallgrimskirkja kilisesinin bu şelaleden ilham aldığı şelale incelendiğinde daha net anlaşılabiliyor; eksik sütunlar taşınmış da kilise onlarla inşa edilmiş gibi görünüyor.

Dönüşte eğer derenin diğer tarafından yürürseniz bu sefer de Sel isimli terk edilmiş bir çiftlikle karşılaşacaksınız. Ulusal müzenin restore ettiği bu evlerin kapısı açık ve örnek olması için içinde bir kaç fazla eşya var. Yıllar önce kullanılmaktayken şimdilerde sessiz bir uykuya terk edilmiş, çatıları bitki örtüsüyle kaplanmış bu binalar gayet iyi durumda görünüyorlar.

Parkın merkezine gelince bu sefer de diğer tarafa yürürseniz karşınıza içinde buzulların yüzdüğü ufak bir göl çıkacak. Buzullarda rehberli yürüyüşler de yapılıyor ama ben sadece gölün etrafında yürüdüm.

Bu rotanın en sonunda meşhur buzul Jökursarlon yer alıyor. Ben yazın vaktim kalmadığı için burayı da kışa bıraktım ama burası da İzlanda'nın çok tavsiye edilen bir kısmı.

Reykjavik:

Şehir merkezini gezmeye Hallgrimskirkja Kilisesinden başlayabilirsiniz. 1900'lerin ikinci yarısında yapılan nispeten yeni bu kilise ilginç mimarisiyle dikkat çekiyor. Üstü pürüzlü beton bloklarla inşa edilmiş yapı Kuzey Avrupa'da başka ülkelerde de görebileceğiniz sade modernist kiliselere örnek. Bu akımdan benim en sevdiğim örnek Kopenhag'da yer alan Grundtvig Kilisesi olsa da bu kilise de görülmeye değer bir yapı. Kilisenin kulesine bilet alıp çıkabilirsiniz ama manzara öyle çok da matah gelmedi bana.

Reykjavik merkezde ilk ziyaret ettiğimiz müze Penis Müzesi (The Icelandic Phallological Museum) oluyor. İlk başta daha şakalı komikli bir şey bekliyorduk oysa gayet dört başı mahmur bir müze çıkıyor karşımıza. Penisle kafayı bozmuş küratör bir adamın envai çeşit memeli penisini toplayıp açtığı müzede balina, yunus, deniz aslanı gibi İzlanda'ya özgü bir çok hayvanın penisini görebilirsiniz. Bir noktadan sonra kavanoz içindeki penisler benim midemi bulandırdı ama yine de ilginç bir müze kesinlikle.

Üniversitenin yanındaki National Museum İzlanda tarihini merak edenleri gayet doyurucu gelecek bir müze. M.S. 800-900 yıllarında İzlanda'ya gelen ilk yerleşimcilerin hikayelerinden başlayıp Hristiyanlığı kabul etme, Norveç hakimiyeti, Danimarka hakimiyeti, Protestanlık ve bağımsızlık şeklinde sıralanan tarihin detaylarını öğrendikten sonra İzlanda'ya bakışınız değişebilir.

Şehrin merkezinde limana kadar olan bölgedeki evler arasında dolaşırsanız değişik duvar resimleri ve renkli binalar da karşınıza çıkacak.

Eğer hava şansınıza biraz sıcaksa ve güneş varsa ve canınız açık havada oturmak istiyorsa o zaman şehrin merkezindeki Tjörnin Gölü etrafındaki park tam size göre. Yeşillik, ağaçlar, kuşlar...

İzlanda'da sosyalleşmek denince akla ilk gelen şey sıcak su havuzları. Yaz kış demeden sanki kahveye gider gibi havuzları tıka basa doldurmak tam bir İzlanda adeti. Biz de şehrin en büyük havuzu olan Laugardalslaug'a gittik Çağlar'la. Kişi başı giriş 900 kron olan bu havuzlarda değişik sıcaklıklardaki küçük havuzlar, deniz suyu havuzu, çocuk ve oyun havuzu dışında yüzmek isteyenler için kulvarların belirlendiği büyük havuz da var. Açıkhavadaki küçük sıcak su havuzlarında keyif çatmak gayet dinlendirici; tavsiye ederim. (Girişteki ortak duş ve soyunma alanları çıplaklıkla sorunu olanları gerebilir, söylemedi demeyin.)

Merkezde dolaşırken karşınıza çıkacak küçük bir meydanın yanındaki küçük Parlamento 300.000 nüfuslu bir ülke için gayet yeterli aslında. Eğer etraftaki tur rehberlerine kulak kabartırsanız başbakanın son Panama Belgeleri skandalı sonrası nasıl istifa etmek zorunda kaldığının hikayesini dinleyebilirsiniz.

Bunlar dışında şehrin işlek caddelerinde anormal fiyatlı mağazalarda alışveriş yapmak, marinadan kalkan turlarla balina izlemeye ya da balık tutmaya gitmek, şehrin konser merkezi Harpa'daki etkinliklere iştirak etmek de Reykjavik'te yapabileceğiniz aktiviteler arasında.

Blue Lagoon:

Kasım ayında bir kez daha İzlanda'dayım. İlk gün Blue Lagoon'a gitmek için bu sefer haftalar öncesinden bilet aldık. Standart paket 50 Euro Premium olursa 80 Euro. Premium'da bir içecek dahil ayrıca bornoz var. Bu fiyata ulaşım dahil değil bu arada. Onu ekstra almak gerekiyor.

Blue Lagoon yer altından çıkan yaklaşık 38 derecelik suyun doldurduğu bir açık hava havuzu. İçeri girince mayonuzu giyip çıkıyorsunuz dışarıya. Kışın dışarısı 1-2 derecelerde etrafta kar var yine de sıcak havuz çok keyifli. Sağ tarafta bar sol tarafta yüz maskesi kısmı var. Ayrıca küçük bir buhar banyosu ve mağara şeklinde bir bölümü de suya girince sol tarafa düşüyor. Yeme İçme ve istirahat kısmı da mevcut. Ciddi ciddi yemek isteyenlere lüks bir restoranda yemek imkanı da sunuluyor. Blue Lagoon İzlanda gezisinin en keyifli kısımlarından biriydi. 2016 sonunda Blue Lagoon'u genişletme çalışmaları vardı. 2017'de hem havuzu genişletmiş olacaklar hem de otel açılmış olacak. Biz 2'de girip 5'e doğru çıktık. Saat başını çeyrek geçe otobüsler var. Neyse ki 10 dakika erken gelmişiz otobüsün yanına. Otobüs dolar dolmaz erkenden kalktı. Özellikle akşam saatlerinde bu konuya dikkat edin derim.

Kuzey Işıkları:

İlk gün Blue Lagoon'da sıcak su pestilimizi çıkardı. Üzerine Kuzey Işıkları turu biraz ağır geldi bize ama haftanın geri kalanı hep bulutlu gözüküyordu, bir daha görememe ihtimalimiz vardı yani. Akşam 9'da yola koyulurken daha şehrin içinde ışıklar seçilmeye başlamıştı. Şehrin ışıkları nedeniyle çok net görülmese de karanlık bir bölgeye geçince çok daha net görülmeye başladı. Kuzey Işıkları turunun hiç garantisi olmuyor. Ne zaman nerede olacağınız bilme şansı yok ne yazık ki; sadece tahminlere göre çıkılıyor tura. Biz 15 dakika izledikten sonra başka bir bölgeye gidip 1.30 saat bekledik yeniden görmek için. Zifiri karanlık bölgede çok uzakta hafif bir aydınlık dışında tek gördüğümüz Samanyolu galaksisinin bir öbek halinde dizilmiş yıldızlarıydı. Hava buz gibi. 15-20 dakikadan fazla dışarıda durma şansı yok. Akşam 9'da başlayan tur 1'e doğru bizi kaldığımız yere getirdi. Kuzey Işıkları'nın fotoğrafını cep telefonlarıyla çekmek çok zor. Bunun için ya bir uygulama indirmeniz gerekiyor ya da telefonu sabitleyecek bir tripoda ihtiyacınız var. Yoksa benim gibi havada dans eden ışıkların tadını çıkarırsınız sadece, sonra da ne güzel olduğunu anlatırsınız.

Jökulsarlon:

Kışın çıktığım bir başka tur da Jökulsarlon'a olandı. Toplam 14-15 saat sürüyor tur ama Jökulsarlon çok büyüleyici bir yer. Yol boyunca daha önce güney sahilinde gördüğüm bir çok yerde duruyor tur. En son Jökulsarlon buz gölüne ulaşıyorsunuz. Denizin doldurduğu gölde yüzen buz kütleleri büyüleyici bir görüntü sunuyor. Aslında tur yerine kiralık araçla ya da özel bir turla buraları gezmek çok daha efektif olurdu; bir kez yola çıkıp 2-3 günde hepsini görür dönerdik. Yazınki fotolarını gördüm Jökulsarlon'un, kesinlikle kışın çok daha etkileyici.

Balina Gözlem Turu:

Kışın çıktım bu tura da ve turlar içinde en az ilgimi çeken oldu. Kışın etrafta balina yok ne yazık ki ama turlara devam ediyorlar. 4 saat süren tur boyunca 5 saniye uzaktan balina sırtı gördük o kadar. Biraz da yunusa denk geldik sadece dönüşte. Tur çok soğuk oluyor. Okyanusun kenarında açık havada rüzgar bir yandan soğuk bir yandan fena üşütüyor. Tura gittiğinizde size paltonun üstüne giymeye tulum verilse de o bile işe yaramıyor. Velasıl-ı kelam özellikle kışın balina gözlem turunu tavsiye etmiyorum.

Gezmediklerim:

İzlanda'nın kuzeyine geçme şansım olmadı, belki ilerleyen yıllarda gidip karavan kiralar o şekilde gezerim. Kuzeydeki Akureyri şehrinden kalkan balina gözlem turlarının güzel olduğunu duydum. Snafell tarafına yani Reykjavik'in kuzeyine de geçemedim. İzlanda'da yazları adanın ortasında dolanıp çadırla kamp kurmak ve vadilerin arasındaki şelaleleri keşfetmek de çok keyifliymiş. Bir de Çağlar'ın anlattığı helikopterle Golden Circle turu var ki 5 kişi 5000-6000 euro ödeyebilecek durumdaysanız tadından yenmez görüntülere gark olursunuz. 

Yeme İçme:

Yemek yapmak konusunda birbirinden usta iki kişiyle beraber gezince dışarıda çok da yemek yeme şansım olmadı ama yine de bir kaç tecrübemi paylaşayım. Kahve içmek için gittiğimiz Reykjavik Roasters'ın kahvesi yanında ekşi mayalı ekmeği de çok lezzetliydi. Zaten bolca ödül almış sevimli bir mekan. İsterseniz yazın hemen önündeki banklarda da oturup kahvenizi yudumlayabilirsiniz. İçerisi de sıcak bir tarzda dizayn edilmiş.

Skyr isimli geleneksel tatlıları marketlerde görebilirsiniz. Bizim yoğurttan farklı bir bakteri tarafından üretilen bu süt ürünü daha çok vanilyalı ve meyveli seçenekleriyle market raflarında yer alıyor. Yüzyıllarca önce adaya gelen Vikingler İskandinav yarımadasından Skyr'i de getirmişler. İlerleyen yıllarda Norveç'in ufak bir kısmı hariç İskandinavya'da kaybolmaya yüz tutan Skyr İzlanda'nın yeniden meşhur etmesiyle bir çok Avrupa ülkesinde yeniden üretilmeye başlanmış.

Vegan ve vejetaryenler için seçenekler sunan Glo'yu da önerebilirim. 2000 kron civarında bir fiyata 3 çeşit salata ve bir ana yemekten oluşan tabakları hem sağlıklı hem de lezzetli. Ana yemek seçeneği sınırlı da olsa et yiyenler için de bir seçenek sunuyor. Ayrıca glutensiz yemekleri de mevcut.

Önemli ve Önemsiz Bilgiler:

Kime göre neye önemli? Neyse... Aklınızda bulunsun şunlar da:

- Yazları hava kararmıyor kışın da aydınlanmıyor. Böyle okuyunca her şey çok laylayloy geliyor ama yazın gece 11'de hava hafif hafif kararırken parkta salıncakta sallanan çocuklar, gece 12'de sanki saat daha akşamüstü 6-7'ymiş gibi duran hava ya da kışın sabah 10'da daha zifiri karanlık gökyüzü benim psikolojimi çok bozdu. 

- Musluk suyu içilebilir mi? İçilmesi ne demek dünyada içtiğim en güzel sulardan biri var karşımda ve bu sadece musluk suları arasında değil doğal kaynak sularını da hesaba katıp söylüyorum. Şişe suyu alanla çok sağlam dalga geçiliyor anlayacağınız.

- Araçla İzlanda'ya ulaşım mümkün mü? Kopenhag'dan feribotla 3 günde ulaşmak mümkünmüş lakin geldiğinizde burada da araba kiralayabilirsiniz.

- Elektrik prizleri bizimkiyle aynı. İnternet hemen her mekanda var hatta tur ya da havaalanı-şehir merkezi arasında çalışan otobüslerde bile.

- Ne kadar soğuk? Ben temmuzda gittim ve polarla üşüdüm. Mutlaka rüzgara ve yağmura dayanıklı bir palto getirin. "Temmuzda ne kadar soğuk olabilir ki?" demeyin yani gayet soğuktu. Kışınsa hele rüzgar esiyorsa tam ayaz var. Ben termal içlik getirmediğime üzüldüm o kadar söyleyeyim.

- Kuzey ışıkları ne zaman görünür? Yazın değil ona emin olabilirsiniz. Şansınız varsa kışın gökyüzünün açık ve görüntü kirliliğinin az olduğu yerlerde görebilirsiniz. 

- İzlanda'nın para birimi: İzlanda'da İzlanda kronu kullanılıyor. 2016 yazında kronu 40'a bölünce yaklaşık olarak TL'yi buluyordunuz. Bu arada her yerde kredi kartı geçiyor. Euro da çoğu yerde kabul ediliyor. Ben gezim boyunca hiç İzlanda kronu kullanmadım, sadece kredi kartıyla gezdim.

- 2008'de ekonomik kriz yaşayan İzlanda bir gecede parası %50 değer kaybetse de çok hızlı bir şekilde durumunu toparladı. Bunda düşük nüfusun yanı sıra hızla gelişen turizm de büyük rol oynuyor. Şimdilerde neredeyse nüfusunun 3 katı kadar 1 milyon turistin ziyaret ettiği İzlanda'nın bir diğer gelir kaynağı da balıkçılık.

- İzlanda atları normal atların 4 yürüyüş tarzı dışında dünyada 5. yürüyüş tarzına sahip yek atlarıymış. At sürerken biralarını dökmeden içmek isteyen Vikinglerin geliştirdiği iddia edilen bu tarzda hayvanlar biniciyi dikey eksende hareket ettirmeden (yani zıplatmadan) hareket ilerliyorlar. İzlanda atlareı bir kez ada dışına çıkarılırsa bir daha İzlanda'ya alınmıyormuş. Zaten bu atları İzlanda dışına çıkarmak da hiç kolay bir iş değil. 

- İzlanda'nın Avrupa Birliği'ne üye olmamasının en büyük sebebi karasularındaki balık kotasını başka ülkelerle paylaşmak istememesi. Ancak yine de Shengen ülkeleri arasında yer alıyor. Eğer doğrudan İzlanda'ya vize almak isterseniz Danimarka Konsolosluğuna başvurabilirsiniz çünkü Türkiye'de İzlanda Konsolosluğu yer almıyor. Geçerli Shengen vizesi olanlar İzlanda'ya kolayca girebilirler.

- Geziniz sırasında Reykjavik sahilinde yer alan  Reagen'la Gorbaçov'un Soğuk Savaşı bitiren anlaşmaya imza attıkları Höfthi binasının yanından geçme ihtimaliniz yüksek.

- Bir de internette dolaşırken belki görmüşsünüzdür İzlanda'da insan bedeni şeklinde elektrik direkleri olduğu söyleniyor. Bu çizimler gerçek değil sadece açılan bir yarışmayı kazanan tasarımlar ve çok güzel olsalar da ne yazık ki hayata geçirilmemiş bir proje olarak kalmış.

- Yazın yol kenarlarında göreceğiniz mor çiçeklerin adı Alaska Lupini. Aslında bu yörenin çiçeği değil ama lav tabakaları üzerinde yaşayabilen ve kayayı toprağa çevirme özelliği nedeniyle getirilip bütün adaya ekilmiş. 

İzlanda dünyanın en huzurlu, en eşitlikçi ülkelerinden biri olarak biliniyor; yolunuz düşerse siz de bunu hissedeceksiniz. Doğal güzellikleri dünyanın geri kalanından çok başka bir coğrafya sunuyor. Aşırı pahalılığı dışında gezmesi çok keyifli bir ülke. Bakalım bir daha ne zaman yolumuz düşecek?

Fotoğraf Listesi:

1- Svattifoss Şelalesi.
2- Thingvellir Milli Parkı'ndan bir kesit.
3- Kapısında sahibinin bilet kestiği krater gölü.
4- Gayzerin patlama anı.
5- Gullfoss Şelalesi. 
6- Penis Müzesi'nden bir enstantane. Aramızdaki boyu 2 metreye ulaşan şeyle ilgili yorum yapmak istemiyorum.
7- Hallgrimskirkja Kilisesi.
8- Aylardan Temmuz, gece 3-4 ve hava tam kararmamış.
9- Black Sand Beach'teki kaya oluşumları.
10- Şehir merkezindeki parkta bir yaz günü...
11- Buzullardaki mavi rengin sebebi donma sırasında içine sıkışan hava kabarcıklarıymış.
12- Blue Lagoon'da şarap keyfi.
13- Seljalandsfoss Şelalesi
14- Jökulsarlon

İzlanda'ya Turla Gitmek ya da İzlanda'yı Türkiyeli Tur Rehberiyle Gezmek İsteyenler:

Ufak da bir reklamını yapayım arkadaşımın. Çağlar İzlanda'da çok keyifli turlar düzenliyor. Facebook Sayfası üzerinden kendisiyle iletişime geçebilirsiniz: Adventure Iceland





28 Kasım 2016 Pazartesi

Zanzibar

Hint Okyanusu'nda Afrika kıyılarına yakın, Tanzanya'ya bağlı küçük bir ada Zanzibar. Egzotik bir tatili uygun fiyata çıkarmak isteyenler için çok ideal. Zanzibar'a gitmek isteyenlere tecrübelerimi madde madde anlatayım.

Ulaşım ve Ülkeye Giriş:

Zanzibar'a Kasım 2016'da gittim. Aralık 2016'da THY Zanzibar seferlerine başlayacağından sizin için en kolay ulaşım yolu THY'yle Zanzibar'a uçmak olabilir. Biz THY'yle Darusselam'a uçtuk, sabah 3.30'da indikten sonra yaklaşık yarım saat pasaport kontrolünde bekledik. Uçakta dağıtılan form dışında bir de inince bankolarda bulunan çok benzer bir formu dolduruyorsunuz. Ardından sıraya girip belge teslimi, fotoğraf çekimi ve parmak izi verme süreci var. Bu sırada 50 $ vize ücretini de topluyorlar. 4 gibi geçiyorum pasaport kontrolünü. Uçağımız sabah 7'de. Etrafta tek açık mekan Tasty Life isimli fast food yeri. WiFi'ı çalışmıyor ne yazık ki  (dönüşte de çalışmıyordu). En azından kahve var ve uçak saatine kadar bekleyebiliyoruz.

İç hat uçuşlarının hangi terminalden yapılacağı firmaya göre değişiyor. Precision Air'ın uçakları daha büyük olduğundan Uluslararası uçuşların yapıldığı terminalden kalkıyor; Coastal Aviation ise 12 kişilik küçük uçaklarla uçtuğu için İç Hatlar Terminalinden. İç Hatlar Terminaline gitmek için kapıdaki taksilerle 10 dolara anlaşabilirsiniz ya da yürüyerek 20 dakika sürüyor. Havaalanının bahçesinden çıkınca trafik ışıklarını göreceksiniz. Çıktıktan sonra sola doğru dümdüz yürüyün; VIP Terminali ve Kargo Terminalini geçin, karşınıza İç Hatlar Terminali çıkacak. Uçak biletlerine gelecek olursak yaklaşık kişi başı 80-85 dolar civarında bilet fiyatları. Gemiyle de gidebilirsiniz elbette ama uçaktan indikten sonra gemi iskelesine gitmek de bir problem. Gemi daha ucuz ve uzun süreli olmasına rağmen aradaki farkı taksi parasına vermek zorunda kalabilirsiniz.

Darusselam Zanzibar uçuşu 20 dakika sürüyor. Coastal Aviation'ın Cessna 208 Caravan tipi uçakları tek pilotlu, 12 kişilik, ayrı kokpiti ve hostesi olmayan küçücük uçaklar. Ben ilk kez böyle bir uçağa bindim, herhalde sizin de hayatınızın geri kalanında biraz zor karşınıza çıkar.

Bizim otelimiz Nungwi'de. Zanzibar'da indikten sonra Nungwi'ye ya taksiyle gideceksiniz ya da daladala ile. Taksiciler Nungwi'ye götürmek için pazarlığa 60 dolardan başlayıp 40 dolara kadar indiler. Dönüşte 30 dolara havaalanına taşıyacak taksi gördüm. Biz yine zor ve maceralı yolu seçip daladalaya atlıyoruz. İlk hedefimiz Zanzibar'ın merkezi sayılan Stone Town. Daladala bizim minibüsler ayarında bir toplu taşıma aracı. En azından havaalanı hattında çalışanlar öyle. Havaalanından sağa doğru çıkınca hemen durağın oraya gelecekseniz. Buradan geçen daladalaların çoğunun son durağı Stone Town. Kişi başı 300 Şiline Stone Town'a götürüyorlar. Buradan Nungwi'ye devam etmek için 116 numaralı daladalaya binin. İndiğiniz caddede yüzünüzü Stone Town'un merkezine doğru verince sağa doğru yürüyeceksiniz. Yaklaşık 10 dakika sonra Nungwi daladalalarını göreceksiniz. Şanslıysanız minibüs tipi değilseniz küçük kamyonet arkası gibi bir daladala sizi bekliyor olacak. Normalde turistlere yüksek fiyat çekmeye kalkıyorlar; biz kişi başı 2000 Şilin ödedik. Belki daha azına bile taşıyorlardır bilemeyeceğim ama başka birinden 6000 Şilin aldıklarını da gördüm. Hemen yandan kalkan 117 numaralı daladala da Kendwa'ya gidiyor ki ikisi birbirine çok yakın (2-3 km). Yol 1.30 saat civarı sürüyor ve o küçük daladalaya 19 kişinin sığdığını gördüm. Son durakta inince geldiğiniz yol arkada kalsın siz sola doğru yürüyünce plaja ulaşacaksınız. Haritayla yol bulmak çok zor çünkü ne yol var ne sokak... Sora sora otelinizi bulabilirsiniz bu noktadan sonra.

Nerede Kalınır?

Biz okuduklarımızdan yola çıkıp tercihimizi Nungwi'den yana kullandık ve hiç pişman kalmadık. 5 gün boyunca sadece bir gün botla adanın doğusuna giden bir tura katıldık onun dışında hep Nungwi'nin sahillerindeydik. Nungwi'den Kendwa'ya uzanan ve sonrasında da devam eden beyaz kumsal, tropikal ada deyince aklınıza gelebilecek her şeyi size sunuyor. Suyu sıcak, plaj göz alabildiğine uzanıyor, sahilde anlamsız yapılaşmalar yok... Tayland biraz uzak kaçıyor ya da muson sezonunda olduğundan havası uygun değil diyorsanız hemen rotayı Zanzibar'ın Nungwi köyüne çevirin, pişman olmayacaksınız.

Stone Town'da bir gece kalınır mı? Biz kalmadık ve çok da pişman olmadık. Son günümüzde Stone Town'ı yarım gün gezmek yetti bize ama Zanzibar'da yaşamı merak ediyor, hem halkla kaynaşıp hem de tarihi yerleri görmek istiyorsanız bir gece de Stone Town'da kalabilirsiniz.

Konaklama:

Biz gitmeden 2 gecelik yer ayırttık Atii Garden Bungalows isimli küçük otelde. Kahvaltı dahil geceliği 85 dolardı. Otel güzel, bahçesi şirin ama sahile 400-500 metre mesafede. Kahvaltı kızarmış ekmek, reçel ve meyveden oluşuyor. Odada buzdolabı da yok. Ayrıca hani Amerikan mutfak diye bir kavram vardır salonla mutfak bitişik olduğunda işte bu tesisin odası da 'Zanzibar tuvalet' şeklinde. Yani tuvaletin kapısı yok, bi tek perde var arada. Eğer bu otele balayı çifti olarak giderseniz mesela sorun yaşayabilirsiniz; belki daha 3-5 ay birbirinizin yanında çok da rahat davranmayacak olabilirsiniz. Ya da henüz tuvaletten gelecek sesleri duyacak kadar samimi olmamışsınızdır belli mi olur? Neyse, biz 2 gün sonunda başka bir mekan baktık ve geceliği 50 dolara Union Beach Hotel'de yer bulduk. Booking.com puanı düşük bu otel bize fazlasıyla yetti. Bir kere kahvaltıda omlet var, daha ne olsun? Tuvaletin ayrı kapısı var. Sahilin hemen dibinde... Odada klima ve buzdolabı var. Fiyat performans oranı da gayet iyi. Kötü taraflarına gelince: Oda eski görünümlü, hiç havalı bir mekan değil, tuvalet ve banyo da eski gibi.

Saydığım iki mekan da uygun fiyatlı alternatif arayanlar için yerler. Balayında havalı bir mekanda olmak isterseniz ya da Afrika ve hijyen gözünüzü korkutuyorsa, kokoş bir tipseniz, daha lüks bir yer arıyorsanız o zaman Double Tree Hilton, Smiles ve Diamond isimli mekanlar tam size göre. İki kişi gecelik 200 dolar ve üstü mekanlar bunlar. Kendi şezlonglu bahçeleri var. Odalar daha şekilli şemalli.

Nerede Ne Yenir?

Önce Nungwi'de gittiğimiz mekanlardan bahsedeyim.

Langi Langi: Aslında bu mekanı gece konaklama için de düşünmüştük lakin yorumlarda işletmecilerin konaklayanlara çok kötü davrandığını okuyunca vazgeçtik. Yine de yemek konusunda hep iyi şeyler yazılmıştı; biz de bir akşam güneşin batışını burada izledik. Yemekler de manzara da gayet güzel. Balık ve pizza seçeneklerini beğendik. Fiyatlar orta  - ortanın hafif üstü seviyede.

Coco Cabana: Burası da sahil şeridinde, akşamüstü sahile masalar çıkaran tesislerden biri. Tatlılar hariç fiyatları Langi Langi'den ucuz. Yemekleri güzel servis iyi. Sahilde gün batımında yemek yemek için tercih edilebilecek bir yer.

Baraka Restaurant: Aynı zamanda konaklama yeri de olan bu mekan bizim en beğenmediğimiz yer oldu. Servis inanılmaz yavaş; Türkiye'de olsa kavga çıkarırsınız o kadar kötü. 50 dakika tatlı beklemek nedir? Yemekler de eh işte, idare eder.

Smiles: Smiles yukarıda da bahsettiğim üzere aynı zamanda lüks bir otel. Sahil tarafındaki şezlongları ve internetini kullanmak için günlük 5 dolar ücret istiyor. Nungwi'de her yer plaj olsa da yine de Türkiye'deki plaj ücretlerinin yanında gayet uygun bir fiyat. Şezlongların yan tarafındaki restoranda da yemek yiyebilirsiniz şezlongunuzda uzanırken de. Ben özellikle kajunlu sebzeli dürümünü tavsiye edeceğim size. Kajunsuz bile güzel ama kajunlusu enfes olmuş.

Stone Town'a gelecek olursak burada geçirdiğimiz kısa vakitte öncelikle yerel lezzetleri denemek isteyeceklerin seveceği Lukmaan'a gittik. İçerisi turist dolu ama bolca Zanzibarlı da var. Fiyatlar esnaf lokantası ayarında, yemekler de öyle. Arap mutfağıyla Tanzanya-Zanzibar mutfağının karışımı olan bu yemekler özellikle yerel halkın ne tarz yemekler yediğini merak eden ama hijyen hassasiyeti nedeniyle deneyemeyenler için ideal. Anglikan Kilisesi'nin yan tarafında olan Lukmaan'ı kime sorsanız gösterir.

Gezilecek Yerler:

Dediğim gibi biz 4 gece konakladığımız Zanzibar'da çoğunlukla Nungwi'de egzotik tatil keyfi yaptık. Upuzuuuun sahil boyunca saatlerce yalın ayak yürüdük. Denizin çekilmediği saatlerde yüzdük, deniz çekildiğinde deniz kestanesi ve envai çeşit canlı toplayan kadınları seyrettik. Deniz en yüksek noktasına geldiğinde mahsur kalmamak için pozisyonumuzu ayarladık... Anlayacağınız yunuslarla yüzme, baharat, ulusal parkta maymun görme gibi turlara hiç bulaşmadık. Siz isterseniz sahilde adım attığınız an birisi gelip size bu turları satmaya kalkacaktır zaten. Gözünüze kestirdiğiniz biriyle pazarlığa tutuşup anlaşın. Biz sadece Mnemba Adası'nın yanındaki mercan kayalıklarında şnorkelle yüzmeye gittik. Yaklaşık 6 saat süren bu turda adanın doğusunun da nasıl aynı güzellikteki kumsallarla kaplı olduğunu gördük. Doğu tarafı daha bakir; hemen hiç yapılaşma yok. Mercan kayalıklarında şnorkelle yüzmek de çok keyifli ama Tayland'daki ya da Ürdün Akabe'deki kadar şaşaalı değil burada su altındaki manzara.

Yine de bir daha gidersem meşhur The Rock restorana uğramak isterim. Bir şey yemesem de en azından görmek isterim denizin ortasında bir kayaya inşa edilmiş bu restoranı.

Stone Town:

Stone Town Zanzibar'ın geçmişle bugününün içiçe geçtiği kısmı. Eski yapılarla yeniler bir arada. Düzensizlik had safhada. Daracık sokakların kimi turistler kimi yerel halk için olan dükkanlarla dolu. Turistik bir tişört de yerel kıyafet dikmek için kumaş da bulabilirsiniz.

Zanzibar denince akla gelen en meşhur kişi Freddy Mercury olsa gerek. Queen'in solisti çocukluğunu Zanzibar'da geçirmiş. Evi şimdilerde bir otelin parçası.

Stone Town'da Anglikan Kilisesi'nin arkasında Köle Evi Müzesi bulunuyor. Giriş 5 dolar. Ayrıca Arap Kalesi, Harikalar Evi gibi yapılar da tadilatta değilse ziyaret edilebilir.

Ne Alınır?

Afrika'nın geri kalanında olduğu gibi burada da envai çeşit tahta oyma hediyelik eşya satan dükkan karşınıza çıkacak. Pazarlık şart ama unutmayın kaça alırsanız alın mutlaka içinizde "kazıkladı herhalde beni" hissi uyanacak. Tekstil ürünleri de alabileceğiniz hediyelik eşyalar arasında. Afrika'ya has tablolar da alabileceğiniz hediyelik eşyalar arasında.

GelGit

Şimdi Gelgit için farklı başlık mı açılır demeyin. İlkokuldan beri bildiğimiz bir konu gelgit elbette ama ben ne olduğunu Zanzibar'a gelince anladım. Deniz onlarca metre geri çekilir ardından insan boyundan fazla yükselip plajdaki yolları kapar mı? Hani biraz gelip sonra gider deniz anlarım da günde iki kez 3.5 - 4 metre yükselmek de nedir? Zanzibar'da yüzme ve yürüyüş planlarınızı gelgite göre yapmalısınız. Kaldığınız mekanlarda ya da internette denizin en yüksek ve alçak olacağı saatleri görebilirsiniz. Zanzibar'da beni en çok şaşırtan şeyin gelgit olması çok ilginç tabii. Resmen bu doğa olayını göz önünde bulundurmadan hiç bir planınızı yapamıyorsunuz.

Ne Yenir İçilir?

Vejetaryen olmayanlar için öncelikle balık ve deniz ürünleri tabii ki. Taze taze denizden çıkan envai çeşit balık yiyebilirsiniz. Ayrıca tropikal meyveler: Ananas, hindistan cevizi (sadece suyunu içmeyin, söyleyin suyu bittikten sonra içini kesip getirsinler), papaya, mango ve passion fruit ilk karşınıza çıkan meyveler olacak. Taze meyve suları da çok lezzetli, bulduğunuz yerde gömün derim. Adada bolca tavuk ve kırmızı et seçeneği de var elbette. Yeşillik, domates ve salata konusunda da bir sıkıntı çekmezsiniz. Bi tek peynire biraz yabancılar. Beyazı geçtim sarı peynir çeşitleri bile yok Zanzibar'da. Çok özleyecekseniz yanınızda getirin derim. Değişik çaylarını da deneyin mutlaka.

Önemli Bilgiler:

Ne kadar önemli bilemeyeceğim ama yine de aklınızda bulunsa fena olmayacak ufak tefek şeyleri yazayım:

- Tanzanya %98'i Müslüman bir ülke ve kadınların tamamına yakını örtülü. Başlar kapalı, üstlerinde çoğu rengarenk çarşaflar... Bu da şu demek: Plajlar dışında şortlu, askılı kıyafetli, mayolu kadın göremiyorsunuz. Otelinize ulaşana kadar kıyafetlerinize dikkat etseniz hiç fena olmaz. Ayrıca kadınlar yanlarına ince Şile bezi pantolon alırlarsa rahat ederler. Erkekler şort tişört giyiyorlar onda sorun yok. Ramazan'da yemek yiyecek yer bulmak sorun oluyormuş. Cuma vakti araçlar çalışıyor; ben bindim ordan biliyorum bi sorun yok.

- Tanzanya'da içki serbest. Kimi oteller satmıyor ama isterseniz aldırıyor ya da yanınızda getirmenize izin veriyor. Kilimanjero %5.5 Safari %4.5 alkollü yerel biraları. Güney Afrika şarabı bir çok restoranda bulunuyor ve fiyatı makul, tadı güzel.

- Zanzibar Havaalanına giriş yaparsanız bir daha çıkış yapamıyorsunuz. O yüzden havaalanına erken gelirseniz dışarıda bekleyin, yok girdiyseniz bu sefer de aklınızda olsun üst katta içkili bir mekan var.

- Telefonunuzu şarj etmeye kalkınca göreceksiniz ki prizler üçlü. Bu noktada ya çevirici adaptör bulacaksınız ya da bir kalemin ucunu üçüncü deliğe sokup oradaki çentiği kalemle iterken fişi prize sokacaksınız. Biraz zor gibi görünse de biz ikinciye kısa sürede alıştık.

- Tanzanya'nın en son (Kasım 2016) Türkiye'yle saat farkı yoktu. Yaz saati - Kış saati ilerleyen dönemde ne olur bilemeyeceğim.

- Darusselam'da terminale anca uçuş saatiniz geldiğinde girebilirsiniz. Terminal alanı küçük olduğundan erkenden gelip içeride beklemeye izin verilmiyor. Saat 10'a kadar üst kattaki Flamingo'da sonrasında da Tasty Life'ta vakit geçirebilirsiniz. Olmadı girişte banklar var.

- Tanzanya'ya girişte herhangi bir aşı belgesi falan sorulmuyor. Ayrıca Zanzibar'e giriş ve çıkışta da herhangi bir ücret ödemiyorsunuz.

- Para bozduracağınız zaman 50 ve 100 dolara 1, 5, 10 ve 20 dolara nispeten çok daha iyi para ödüyorlar. Afrika'daki başka ülkelerde de görmüştüm bunu. Euro ve Pound'u dolar kadar yüksek pariteden bozmuyorlar haberiniz olsun; gelirken dolar getirin. Darusselam havaalanındaki büroların oranları hiç fena değil, çok küçük bir kayıpla burada dolar bozdurabilirsiniz.

- Tanzanya'ya girişte 2 form doldurduk ya hani, çıkışta da polis kontrolünden geçmeden önce bir tane doldurmak gerekiyor.

Lafı toparlayacak olursak: Özellikle egzotik bir tatil yapmak isteyenler için Zanzibar ucuz bir seçenek. Biz 4 gece 5 gün kaldık. İstanbul - Darusselam - İstanbul uçuş bileti hariç kişi başı 650 dolara (konaklama + Darusselam Zanzibar arası uçak biletleri + yeme içme + hediyelik eşya alışverişi + 1 günlük tur + kara ulaşımı + giriş ücreti dahil) mal oldu bu gezi bize. Konaklamada ve ada içi ulaşımda daha lükse kaçacak olursanız da bunu ikiyle çarpın işte. Bundan sonra tropikal bir adaya tatile gitmek istediğimde benim tercihim Zanzibar olur. 

Fotoğraf Listesi:

1- Deniz çekildiğinde ortaya çıkan mavi deniz yıldızı. Ayrıca daha az bulunan kırmızı deniz yıldızları da sahilde yürürken karşınıza çıkacaktır. 
2- Sular çekildiğinde tekneler karaya oturur.
3- Aynı yerde sular gelmeye başladıktan sonra.
4- Sahil yürüyüş yapmak için çok müsait.
5- Langi Langi'de gün batımı.
6- Güneş batarken çocuklar suyun tadını çıkarıyor.
7- Stone Town
8- Mnemba Adası. Bu adada da bir tesis varmış, lüks bir tatil isteyenler düşünebilir. 

Önerilen Sayfalar:

- Dakar'da bir tatil mekanı: Goree Adası - Dakar
- Etiyopya'da gezmeye devam: Etiyopya'da Müze Gezmeye Devam 
- Afrika'nın güneyinde: Cape Town'da Yılbaşı Zamanı 6 Gün
- Güney Afrika'da gezmeye devam:  Ve Johannesburg

- Egzotik bir tatil için başka bir seçenek: Bali'de Egzotik Tatil
- Hem mercan kayalıkları hem de tropikal sahiller: Phuket Gezisi
- Afrika'da deniz tatili için balka bir seçenek: Şarm el Şeyh ve Kahire



1 Ekim 2016 Cumartesi

Karlovy Vary'de Kış Vakti Günübirlik Ne Yapılır?

Prag'dan günübirlik Karlovy Vary'ye gelmek için Aralık uygun bir ay değil aslında; şöyle havanın açık etrafın yeşillenmiş olduğu bir zaman çok daha keyifli olurdu elbette. Lakin her zaman gezmek için güzel havalar bulamıyorum. Yine de tadını çıkarmak lazım deyip sabah 7.30 otobüsüne atladım. 2 saat 15 dakika sürüyor yol. Şehir merkezine yakın bir durakta indim otobüsten. Dönüşte nereden bineceğim diye sorduğum host çocuk hemen yan taraftaki otobüs durağını gösterdi bana.

Önce bi etraftaki sokaklara bakındım sonra başladım meşhur kaynak sularına doğru yürümeye. Karlovy Vary'yi gözünüzün önüne getirmek için Prag - Baden Baden ve Oylat'ı karıştırabilirsiniz. Kaynak sularıyla meşhur ama kaplıcalarıyla değil. Birbirinden güzel tarihi binalar dere kenarına dizilmiş, çoğu otel. Alt katları da dükkan. Şehrin bu kısmı tamamen turistlere ayrılmış. Yeni kısımlarsa burada yaşayanlar için belli ki. 2016'da 700. yılını kutlayacak Karlovy Vary ismi Charles'ın banyosundan geliyor. Kral 4. Charles buradaki sıcak su kaynaklarına şifa bulmaya gelerek başlatıyor hikayeyi. Sonrasında aralarında Mustafa Kemal'in de olduğu (yolun sonlarında yer alan kaldığı binanın üzerinde tabela asılı) bir çok ünlü isim geliyor buraya.

Karlovy Vary'ye gelince ne yapılıyor anlatayım size: Önce etrafta bolca bulunan bardakçılardan birinden gönlünüze göre bir bardak alıyorsunuz. Almazsanız dövüyorlar mı? Tabii ki hayır ama işte herkes böyle yapıyor. Hem sonrasında buradan bir anınız olur. Bardağınızı aldıktan sonra başlıyorsunuz etraftaki kaynaklardan su içmeye. Suyu hafif hareket ederek (misal yürüyerek) içmeniz tavsiye ediliyor. Bir de sakin, huzurlu şeyler düşünürseniz etkisi artıyormuş. Etrafta 15-16 tane çeşme var. Hepsi sürekli akıyor zaten. Bardağınızı doldurup yürüyün etrafta. Her çeşmeden farklı sıcaklıklarda su akıyor. Bir dönem buranın suyu şişelenip ülke çapında satılıyormuş. Biraz buruk bir tadı var suyun. Öyle lıkır lıkır içilecek bir su değil.

Sona yaklaşınca ufak bir ara sizi fünikülere götürüyor. Yukarıda manzarasıyla meşhur Diana Kulesi yer alıyor. Yürüyerek de çıkılabiliyor buraya ama fünikülerle çıkıp yürüye yürüye inmek en mantıklısı. Hava sisli olduğundan kuleden bir şey görmek mümkün değil ama güzel bir havada gelirseniz kuleyi tavsiye ederim. Yukarıda bir kaç hayvanlık bir hayvanat bahçesi, kelebek bahçesi ve bir de restoran var. Restoranın fiyatlar makul; bizde olsa böyle yerlerde uçuk fiyatlar koyuyorlar. Ağaçların arasından dolana dolana iniyorum yemeğin ardından. Her taraf kahverengi yapraklarla kaplı, kayaların üstü yeşil yosunlarla kaplanmış, hafif yağmur çiseliyor ve sis yüzünden anca 100 metreye kadar etraf görülüyor...

Suyun aşındırıp oluşturduğu vadi dışında iki taraf da çoğunlukla tepelik. Dolayısıyla anca bazı yerlerde 2 sıra bina var, onun dışında binaların arkası tepelik. Film seti gibi. Etrafta bir kaç tane kilise var; bir tanesi altın soğan kubbeli. Yıllar boyunca her gelen izini bırakmış.
Bu arada Karlovy Vary'nin bir de meşhur waffle'ı var. Aslında bizim kağıt helvaya yakın bir lezzet bu. Bir kaç yerde sıcak satıyorlar, bulursanız deneyin mutlaka. Ayrıca bir de meşhur bir Becherovka likörü var. Mucidi Becher için müze bile açmışlar; ben daha sonra denemek üzere uçağa sokabileceğim şekilde 100 ml lik boylarda aldım. Ülkenin bu kısmı Bohemia cam işçiliğiyle de meşhur. O yüzden hediyelik eşya alacaklar bunu da göz önünde bulundursunlar.

Dönüş vakti geldi. Otobüs kalkış saatinden 15 dakika önce muavinin gösterdiği duraktayım; ne gelen var ne giden. Kalkışa 5 dakika kasla etrafa detaylı bakınınca otobüslerin buradan değil karşı tarafta işaretli yerden kalktığını gösteren küçük pusulayı görüyorum. O adresi anlayana, ilgili yeri bulana kadar otobüs çoktan gidiyor. Karlovy Vary otobüs terminalindeyim. Meğer buradan kalkıyormuş otobüsler. Ilk boş koltuk 2 saat sonraya. Yapacak bir şey yok. Hemen etrafta bir bar bulup oturuyorum kalkış saatine kadar. Otobüste 4 tane Türk kadının nasıl olsa kimse Türkçe bilmiyordur diye düşünüp patavatsızca yolcuları çekiştirmelerini dinliyorum. Yurt dışında zincirlerinden boşanmışçasına tebriyesizliğe varacak şekilde kendinden geçen yurdum insanına bir kez daha kızıyorum. Yanındaki şişman kadına mı laf sokmadı, arkadaşının yanındaki erkek yolcuyu mu taklit etmedi...

Konuyu toparlayacak olursak Karlovy Vary'ye yazın gelmek daha hayırlı olabilir. 

Fotoğraf Listesi:

1- Kilisenin yanındaki süslü çardaklardan biri
2- Kimi kaynaklar kapalı mekanda ve şadırvanı da var.
3- Hava güzel olsa manzarası enfes olacak Diana Kulesi
4- Dere kenarı boyunca dizilmiş binalar
5- Su kaynaklarından birisi bu süslü çardakta
6- Tutma yeri aynı zamanda pipet olan bardaklardan bi kaç tane alın derim; dönünce taliplisi çok oluyor.

Önerilen Sayfalar:

Şirin Çek Kasabası Olomouc
Çek Cumhuriyeti'nin Çok Bilinmeyen Şehri Brno
Baden Baden ve Strasbourg
Trabzon Merkez ve Ayder
Budapeşte'de 3 Gün
Viyana ve Modling'deki Seegrotte