19 Kasım 2017 Pazar

Kıbrıs Mağusa

Aylardan Mart, İstanbul'un soğuğundan Kıbrıs'a kaçmak için uygun bir zaman. Kıbrıs da henüz baharın başında ama her taraf yemyeşil. Günübirlik Mağusa'ya gidecek bir fırsat yaratıp vuruyoruz yollara. 

Mağusa:

Rum bölgesiyle sınırı olan, hemen bitişiği yıllardır haberlerde duyduğumuz Maraş bölgesi olan Mağusa'nın özellikle 2017'de restorasyon geçiren şehir surlarının içi gezmesi çok keyifli bir bölge. Ercan Havaalanına yaklaşık 50 km mesafedeki Mağusa'nın kuzeye doğru devam eden sahil şeridindeki kumsalları da yazın denize girmek için güzel bir seçenek. 

Yeme İçme:

Ekor: Mağusa'ya sabah vardığımızdan kahvaltılık bir yer arıyoruz önce. Lefkoşa yolu tarafında ama yolun arkasındaki sokakta yer alan Ekor 24 saat açık bir mekan. Hem pastane hem restoran hem kahvaltı salonu hem çay bahçesi... İlginç bir mekan. Hellimli poğaçaları lezzetliydi. 

Kel'in Yeri: İskele yolu üzerinde Salamis Harabelerini geçtikten sonra kara tarafında kalan bir kebapçı. Kışın etraftaki köylerde mekanların tamamı kapalı ama bu yol üstü lokantası açıktı neyse ki. Şeftali kebabı yiyen arkadaşım beğendi ama muhtemelen köy helliminden yapıldığı için ızgara hellimi bana çok tuzlu geldi. 

Petek Pastanesi: Hemen sahilde şehrin ana giriş kapısının orda yer alan Petek Pastanesi Mağusa'nın en eski pastanelerinden biri. Kahvaltı için burayı da tercih edebilirsiniz. Ya da en azından gezmekten yorulunca bir çay kahve molası verilebilir. 

Hamam Inn: Cafer Paşa Hamamı içinde yer alan bu kafe bir şeyler içmek için uygun bir mekan. Biz bi kahvesini içtik. 

Bir de Venedik Sarayı'nın ortasında nar - portakal suyu satan aynı zamanda ağacın altında bir kaç masada karton bardakta kahve servisi yapan bir mekan daha var Mağusa'da bahsini geçirebileceğimiz. Yine mola vermek için göz önünde bulundurun burayı da deriz.

Ulaşım:

Mağusa'ya Ercan Havaalanından Kibhas servisleri çalışıyor. Ayrıca Girne'de merkezden Mağusa'ya giden dolmuşlar da var. Biz kendi arabamızla sabah trafik yokken Girne'den 1 saatte gittik. Dönüşte akşam trafiğine denk gelince 1.30 saati geçti dönmemiz. Yolda sürekli kamerayla hız ölçümü yapıldığını da söyleyeyim. 

Gezilecek yerler:

Öncelikle Suriçi harici iki mekan ziyaret ettik onlarla başlayayım. 

Aziz Barnabas Manastırı:

Bilmeyenler için kısaca belirteyim: Aziz Barnabas Hristiyanlar arasında olduğundan belki de daha fazla Müslümanlar arasında meşhur olan bir Hristiyan azizidir. Özellikle yazdığı İncil Katolik kilisesi tarafından kabul görmediğinden ve içinde İsa'dan sonra bir peygamberin geleceğinin belirtildiği iddiası nedeniyle popüler dini tartışmalarda kendisinin ismiyle bolca karşılaşabilirsiniz. Ara ara da Barnabas İncili'nin Türkiye'de saklandığı haberleri düşer basına. Hakkari'de 1980'lerde Aramice bir versiyonunun ele geçtiği, Kıbrıs'ta 2000'lerde ele geçen bir İncilin Barnabas İncili olduğu, Barnabas İncilinin bugün Genelkurmay Başkanlığında saklandığı gibi haberler... Barnabas İncili'ni merak edenler internette araştırabilir ama Aziz Barnabas'ın mezarını merak edenler Mağusa'ya yolu düştüğünde bu mezarı, Aziz Barnabas Manastırında sergilenen İkonaları ve avlunun etrafında sergilenen, en eskisi 5000 yıl öncesine tarihlenen çanak çömlek eserleri gezebilirler. 

Salamis Harabeleri: 

Yolun deniz tarafında Aziz Barnabas Manastırının aksi yönündeki Salamis harabelerini gezmek en az bir saatinizi alır haberiniz olsun. Sahne arkası olmasa da anfitiyatrosu bugün hala temsil sergilenebilecek durumda. Hamam kalıntıları hemen girişte ve bazı odalarda günümüze kadar ulaşmış mozaik kalıntılarını bile görmek mümkün. İlerleyen kısımlarda kilise ve villa kalıntıları, su deposu, yollar ve diğer kalıntıları görebilirsiniz. 

Suriçi

Gelelim Suriçine. Mağusa'nın en beğendiğim kısmı burası oldu. Şehrin kendine has dokusunu o kum rengi taşlardan yapılmış binalar arasında dolaşırken hissetmek çok güzeldi.

Şehrin ana giriş kapısı olan Kara Kapısı'ndan geçtiğinizde hemen sol tarafta Turizm Ofisi karşınıza çıkacak. Özellikle suriçindeki tarihi yapıları tanıtan ücretsiz haritayı almanızı tavsiye ederim. Yok basılı versiyonununu değil pdf versiyonunu isterseniz o zaman indirmek için buraya tıklayın.

Biz merkeze gitmeden soldan başladık dolaşmaya. Önce karşımıza 1360'larda yapılan Nestoryan Kilisesi çıkıyor. Mağusa'daki yapıların çoğu yapılış tarihlerine bakarsak gayet iyi durumdalar. Hemen yan tarafındaki Sen Anna Latin Kilisesi de öyle. 

Değişik zamanlarda çok farklı cemaatlere ev sahipliği yapmış olan Mağusa'da biraz daha yürürseniz karşınıza Sen Mary Ermeni Kilisesi çıkacak. Zamanında başka Ermeni Kiliseleri de varmış ama günümüze kadar bir tek 1907'de tadilattan geçe bu küçük kilise ulaşmış. 

Ermeni Kilisesinin hemen yan tarafı Tophane Tabyasıdır. Surların kuzeybatısında yer alan bu tabyadan sonra biraz içlere saparsanız Yeraltı Kilisesi ve Keltikli Hamam sırasıyla karşınıza çıkacak. Bugünlerde sokakları ıssız Mağusa'nın yüzlerce sene önceki halini gözünüzün önüne getirmeyi kolaylaştıran bu yapılardan sonra asıl Mağusa'nın meşhur kısımlarını görmek için merkeze yöneliyoruz. 

Önce karşımıza Othello Kalesi çıkıyor. Shakespeare'in Kıbrıs'ın bir liman kentinde geçen tragedyası Othello'da anlatılan kalenin burası olduğuna inanıldığından İngilizler zamanında kaleye Othello Kalesi adı verilmiştir. Bugün sapasağlam ayakta olan kalenin ana giriş kapısının hemen üstünde Venedik'in sembolü kanatlı aslan amblemi taşıyan taş kabartma bulunmaktadır. 

Othello Kalesi'nin güneybatısında Latinlerin Sen George Kilisesinin kalıntıları yer alır. Buradan merkeze geçerseniz de önce Lala Mustafa Paşa Camii karşınıza çıkacaktır. Bir benzeri Lefkoşa'da da görülebilecek bu gotik kiliseden camiye çevrilmiş yapı önceleri Sen Nicholas Katedrali'ymiş. Lüzinyan'lar döneminde inşa edilen yapı 1571'de camiye dönüştürülmüştür. 

Venedik Kraliyet Sarayı tam merkezde yer almaktadır. Sarayın avlusundaysa Namık Kemal'in, Vatan Yahut Silistre oyununun sergilenmesi üzerine sürüldüğü Kıbrıs'ta 38 ay sürgün olduğu zindan yer almaktadır. 

3 kilometrelik surlarla çevrili Mağusa merkezinin güneydoğusuna doğru dolaşırsanız yine sevimli evler ve tarihi kalıntılar karşılayacak sizi. Mağusa suriçi tarihi havasını çok güzel korumuş, yapılaşmaya izin verilmemiş bir yer. Yavaş yavaş restore edilen tarihi yapılar tamamen ortaya çıkarıldığında çok daha güzel olacağı da belli. Yolunuz düştüğünde keyifle tadını çıkarmanızı dilerim. 

Önerilen Sayfalar:


Kıbrıs'ın Kaleleri ve Yiyelim İçelim
Kıbrıs'ın plajları, Karpaz ve Son Kale Bufavento
- Malta
Bozcaada'da Kısa Bir Tatil
Gökçeada